31 Aralık 2013 Salı

Amacına ulaşmayan
Vakıflara sahip çıkıyoruz

Vakıflar Genel Müdürü İbrahim GENÇ’e Kayseri ve çevre illerde ki Vakıf faaliyetlerini sorduk. Yapmış olduğumuz bu röportajı sizlerle paylaşıyoruz.


Öncelikle bize Vakıflar Genel Müdürlüğünün yaptığı faaliyetlerden bahsedebilir misiniz?

Bizim Kayseri  Bölge Müdürlüğü olarak 4 ili 

kapsayan çalışmalarımız oluyor. Bu illerimiz

Kayseri, Niğde, Kırşehir, Nevşehir’dir. Bu illerde

vakıflarla ilgili her türlü iş ve işlemleri 

yürütüyoruz. Bizim esas olan ve Cumhuriyet öncesi kurulmuş 

ecdadımızın bıraktığı emaneti olan vakıf hizmetlerinin yöneticisi

kalmayanlarının direk yönetici sağlayarak o hizmetleri devam 

etmeye çalışıyoruz.


 Onun dışında yine cumhuriyet öncesi kurulmuş ama sorumluluğunu

 üstlenen mülhak vakıflarımız var. Bu vakıfların da çoğunu

 denetleme yaparak yürütüyoruz. Birde yeni vakıflar var. İş ve 

işlemlerini takip ediyoruz ama asli olarak belge ve diğer işlemlerine 

yardımcı olmaya çalışıyoruz. Yine müfettişlerimiz tarafından

 denetlemeleri yapılıyor. Esas olarak bizim belirttiğimiz gibi 

Cumhuriyet öncesi kurulmuş mazbut vakıf olarak isimlendiriyoruz.

 O vakıfların hizmetlerini yönetmeye çalışıyoruz. Birde emanet

 olarak bırakılan emanet eserler var. Bunların onarım ve

 restorasyonlarını öncelikli olarak yapmaya çalışıyoruz. Bu onarım 

ve restorasyonlarını yaptığımız eserlerin tamamlanması için ve 

amacına uygun şekilde kullanılmasını sağlamaya çalışıyoruz.



 Bunların hepsinin amacına uygun kullanılması mümkün 

olmayabiliyor. Mesela medreseler, tekke ve zaviyeler gibi olan

 yapıların fonksiyonlarını kullanıma en uygun şekilde yapılmasını

 sağlıyoruz. Esere zarar vermeyecek ve koruyacak şekilde ona en

 uygun fonksiyon vererek kullandırmaya çalışıyoruz. Ama diğer

 cami gibi mescit gibi bunlar türbe olarak kullanılıyor. Han ve

 kervansarayların onarımlarını ve düzgün bir şekilde kullanılmasını

 sağlıyoruz. Bunların dışında Türkiye’nin her ilinde 700’den aşağı

 pek yoktur. 4 il olarak bakarsak 2800 muhtaç ve yetimler maaş

 yardımlarımız oluyor. Şuan bu maaş 480 TL’ye çıktı. Bazen yanlış

 anlaşılmalar oluyor.

 Muhtaç dediğimiz kişinin fakir olma zorunluluğu vardır. Aynı

 zamanda yüzde 40 çalışamaz raporu olmak zorundadır. Yine 

bölgemizde ki 600 civarında ki lise öğrencisine burs yardımlarımız 

oluyor. Bunlar bizim sosyal ve hayra yönelik işlemlerimiz oluyor.

 Ama bizim genel anlamda bu hizmetlerin yapılabilirliğini sağlayacak

 gelir kaynaklarına ihtiyacımız oluyor. Çünkü biz özel bütçeli bir

 kurumuz. Yani devletin bütçesinden bize herhangi bir destek

 sağlanmamaktadır. Yani halkın değimiyle kendi yağımızda

 kavrulan 

bir kurumuz. Öyle olunca gelirlerimizin ön planda olması gerekiyor.

 Hatta öncelikli olarak onları arttırmanın yollarını arıyoruz. Burada

 hem atıl gayrimenkullerin hem de kira ağırlıklı iş ve işlemlerin

 yönetimini yapmaya çalışıyoruz.


Bize mülhak yani eski vakıflar hakkında neler söylemek istersiniz?

Kayseri’de 6 tane mülhak vakıf bulunuyor. Cumhuriyet öncesi kurulup hala yöneticileri olan zaman içinde de yönetici kalmadığı için sahipsiz olan vakıflar oluyorlar. Zaten Vakıflar Genel Müdürlüğünün kurulma amacı da budur. Sahipsiz olan vakıfları ayakta tutmaktır. Kadı Mahmut vakfı, Güpgüpzade vakfı, kavremzade vakfı gibi vakıflar bu mülhak vakıflar adı altında toplanıyorlar. İçinden önemli olan vakıflar bunlar oluyor.

Kayseri halkı ile bu vakıflar arasındaki ilişki nasıl oluyor. Destekleri oluyor mu?


Şimdi mülhak vakıflar vakfiye şartları doğrultusunda kendi 

hizmetlerini yapıyorlar. Onlar bizim gibi değil. Vakfiye senetlerinde

 belirtilen şartlara uymak zorundalar. Burs vermeleri gerekiyorsa,

 yüzdelik oranı neyse o kadar veriyorlar. Mütevelliye verilecek

 maaşlar, vakıf soyundan gelenlere gelir fazlalıklarından ne kadar

 verileceği gibi hususlar vakıf senetlerinde belirtildiği gibi olmak

 zorunda.

 Dolayısıyla bu şartlar belirleyici. Bizim yaptığımız işlerde vakıf 

şartlarının her zaman uygulanması mümkün değil. Çünkü binlerce

 vakıf var, ama bunun hayratı yok olmuş, akarı var, akarı yok

 olmuş, hayratı var. Yani sistem bozulduğu için Vakıflar Müdürlüğü

 devreye giriyor. Muhasebelerini ayrı ayrı tutmaya çalışıyoruz ama,

 zorluklar yaşıyoruz. Şöyle söyleyelim. Bu kadar tarihi eserlerin

 vakfiyelerini göz önüne alarak, akar dediğimiz gelir kaynaklarını

 düşünürsek, büyük oranda vakıf senetlerinin uygulanması büyük

 bir problem. Sistemin yürümesi kolay değil ama, bizim özellikle bu

 konularda tarihi eserlerin sorumluluğu açısından bakarsak bu 

eserler sadece Vakıflar Müdürlüğünündür diyemeyiz. Bu eserler

 hepimize aittir. Kültür varlıkları aslına bakılırsa 

evrenseldir. İş bunların yaşatılmasına geldiğinde birilerinin bu işi uzmanlıkla yürütmesi gerekiyor. Mesela Bosna Hersek savaşında harap edilen Türk İslam eserlerini gördük. Bu yüzden tüm insanlardan aynı hassasiyeti göremiyoruz. Türk İslam eserleri, bu memleketin ortak değeridir. Bu eserlere sahip çıkma açısından hepimize bir sorumluluk düşüyor. Tarihi eserlerimizin korunması için biz üzerimize düşeni yapacağız. Yerel yönetimler de kendi üzerlerine düşeni ve vatandaşlarımız da bu eserlerin yaşatılması için üzerlerine düşeni yapacaklar. Bu ortak bir çabadır. Herkesin bir ucundan tutması gerekir.
Bazı şehirlerimizde şehri oluşturan ana unsurlar tarihi eserlerdir. Bu eserler ortadan kaldırıldığında şehir yok olur diyebiliriz. Kayseri için de bu düşünce geçerlidir. Eğer Kayseri’deki tarihi eserler olmasa, vakıf eseri olan bu eserler olmasa şehrin herhangi bir değeri kalmayacaktır. Bu eserler her yönüyle bizim için önemlidir. Bu eserlerin çoğunun halen hizmet verdiğini de düşünürsek değerlerinin sadece orada duruyor olmalarından kaynaklanmadığını da söyleyebiliriz. Bu eserler bu memleketin bizim olduğunu ispatlayan birer mühür gibi düşünülebilir. Bu yüzden kültür varlıklarımıza ortak olarak, hepimiz aynı hassasiyetle sahip çıkmalıyız. 
Vakıf gelirleriyle ilgili olarak, memleketimizde son yıllarda çeşitli gelişmeler oldu. Belediyecilik anlayışındaki bazı yaklaşımlar vakıfların hayatiyeti açısından değerli katkıların oluşmasına yol açtı. Şehirlerimizin kültürüne, ruhuna, yaşanılabilirliğine bu eserlerin güncel kullanımlarıyla nasıl bir katkı sağladığını daha rahat görebiliyoruz. Mevzuatlar açısından ve uygulamalar açısından bugün geldiğimiz durum eskiye göre daha iyidir. İlerde daha iyi duruma gelmesi gerektiğini de belirtmemiz lazım.



Halkın ortak bir duyarlılık ve sorumluluk taşıması gerektiğini söylüyorsunuz. Kayseri halkının bu konudaki hassasiyetleri hakkında ne düşünüyorsunuz ?


Şöyle söyleyelim. Burada vatandaşın ilgisinden söz ederken, vatandaşın kültür seviyesi yükseldikçe bu konudaki hassasiyetin yükseleceğini düşünüyorum. Vakıf haftası çerçevesinde düzenlediğimiz etkinliklerle, zaman zaman okullarda yaptığımız bilgilendirme toplantılarıyla, basın yoluyla vatandaşlarımızın bilgilenmesini ve bilinçlenmesini sağlamak için çeşitli çalışmalar yürütüyoruz. Bilinçlenme esastır. Ecdadımızın maneviyatı bu eserlerde yaşamaktadır. Bunu insanlarımız farkettikçe eserlerimizin yarınlara kalabilmesi için bir zemin hazırlanmış oluyor.


Son olarak neler söylemek istersiniz. Kayseri
halkından bu vakıf eserlerimizle ilgili beklentileriniz nelerdir. Onlara hangi konular üzerine vurgu yapmak istersiniz?


 Halkımız genel olarak bizim gelir getiren bazı, çarşı ve benzeri

 kurumlardan dolayı çok fazla gelirimiz olduğunu düşünüyorlar.

 Hatta bu paralar ne yapılıyor diye sorular sorulduğunu biliyoruz.

 Türkiye’de şu anda ikiyüz küsur civarında kira geliri elde ettiğimiz

 yer var. Kayseri’de de gelir elde ettiğimiz yerler var. Ama

 gelirlerimizin çok üstünde bütçelere ihtiyaç duyduğumuzu 

 halkımızın bilmesini isteriz. Bize ayrılan bütçeyle yapmamız

 gereken 

 işleri gerçekleştirebilmemiz her şeye rağmen mümkün değil. Bu

 gelirlerin artması lazım. Yapmamız gereken hizmetleri ancak bu

 şekilde gerçekleştirebiliriz. Eserlerin restorasyonu ve yaşatılması

 için gereken iş gücü ve malzemenin normal şartlardan daha pahalı

 olduğunu göz önünde bulundurmalıyız. Kira gelirlerimizle bir

 caminin tamiratının veya restorasyonunun yapılması mümkün değil.

 Vatandaşımız bunları bilmediği için bize farklı gözle bakıyor.

 Esasında gelirlerimiz gerçekten yetersiz. Camii Kebir, Hunat Camii,

 Hacıkılıç Camii gibi camiilerimizin, şehir içinde muhtelif yerlerdeki

 medreselerimizin ve diğer tarihi eserlerimizin 
 yaşaması için elimizdeki kaynakları en iyi şekilde  değerlendirdiğimizi halkımızın bilmesini istiyoruz. 
Kayserililerin ecdattan kalan bu değerleri koruyarak aslında ne kadar kıymetli bir şehirde yaşadıklarını, kendilerinden sonra gelecek nesillere nasıl bir hazine devretmeleri gerektiğini bilmelerini istiyoruz. Vakıflar, bu adla anılan bir medeniyetin ürünüdür. Ancak vakıf bilincine sahip insanlar tarafından korunabilir.


                             YEŞİLHİSAR ŞEKERPARESİ






KAYSERİ DENİZ POSTASI GAZETESİNDE YAYINLANDI


RÖPORTAJ FERHAT ERGÜL


HAZIRLAYAN LEMAN ÖZDİLEK








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder