31 Ekim 2013 Perşembe



YEŞİLHİSARDA NASIL BİR BELEDİYE BAŞKANI VE BELEDİYECİLİK ANLAYIŞI OLMALIDIR               



        Güzel ilçemiz Yeşilhisarı geçmişten bu günümüze Ekonomik,Kültürel ve Siyasi bağlamda Cumhuriyet Halk Partisi İlçe Sekreteri Latif DEĞİRMENCİ ile değerlendirdik



YEŞİLHİSARDA EKONOMİK BAZDAKİ YANLIŞLARIMIZ VE YAPILMASI GEREKEN ÇALIŞMALARDAN BAHSEDERMİSİNİZ LATİF BEY?


 ,


İlçemiz ekonomik olarak 1970 li  yıllara göre fazlaca ekonomisini geliştirememiş atılım ve yatırımlar alamamış istihdamını  sağlayamamış, ticaretini geliştirememiş, çiftçilik ve toprağa bağımlılığını ortadan kaldıramamış ve çağın gereklerine uyum sağlayamamış bir ilçedir.

Çiftçilikte halen nerede ise anam babam usulü yapılmaya devam etmektedir. (İstisnalar bu değerlendirme dışındadır)
İlçe bazında bir takım ilerlemeler kaydedilmiş ise de bunlar gözle görülen el ile tutulan ilerlemeler olmayıp anlık başarılar ile sınırlı olarak kalmıştır.
Bu gün ilçemizde iş istihdamı sağlayacak hemen, hemen hiçbir yatırım bulunmamakta buna bağlı olarak hiçbir yatırım atağı ya da girişiminde de yapılmamaktadır.
Zaman, zaman yerel yönetimler girişimlerde bulunmuş ise de sonuç olarak ilçemizin kalkınmasını sağlayacak yatırımlar ilçemize kazandırılamamıştır.
En büyük sıkıntı ilçemizin geçiminin % 70 sağlayan pancar üreticiliği ile ilğilidir. Pancar üreticilerimiz maliyet girdileri açısından büyük sıkıntılar yaşamaktadırlar. Çiftçimizin sorunları bu uzun zaman içerisinde aşılamamıştır. Ürünü tam değer kazanmamıştır. Bu hususta ilgili kurumların yönetimlerinin hatası ve yanlışları olduğu kadar ilçe bazında yerel yönetimlerimiz olsun kamu kurum ve kuruluşları olsun diğer kurumlarımız olsun bu hususlara yeterli ilgi ve ağırlık verilmediği için sıkıntı ve problemleri bir türlü aşılamamış ve bu kanayan yara bir türlü iyileşmemiştir.

Kaysı üreticilerimiz ile ilgili problemler geçmişte olduğu gibi bu günde yaşanmakta ve bir türlü çözüm bulunamamaktadır. İlçemiz bazında her tür kaysı üretimi yapılmasına rağmen kaysı sezonu geldiğinde üreticinin ürünü değerlendirilememekte, para etmemekte adeta yok pahasına satılmaktadır. Üretici her tür fedakârlığı yaparak ürün yetiştirmekte bu ürününü ya Meysuluk olarak satmakta ya da tüccarın insafına bırakmaktadır. Üreticimiz sıcağın altında genci ile yaşlısı ile ziyan olmasın diye yetiştirdiği kaysısını toplayıp getirmekte çürütüp atmaktansa lanet olsun deyip yok pahasına satmak zorunda kalmaktadır.

Bunun çözümü varmıdır tabi ki vardır. Üreticinin ürününün değerlendirilebilmesi için Belediye Başkanlığı bünyesinde Hal Müdürlüğünün kurulması yetiştirilen ürünlerin hal müdürlüğü aracılığı ile pazarının bulunarak satışının sağlanması ve böylelikçe üreticinin meyve suyu fabrikaları ile tüccarın ifnasına bırakılmaması gerekir. Zira Hal Müdürlüğünün kurulması halinde üretilen tüm ürünler ilgili müdürlüğün izni olmadan ve bilgisi olmadan satılamayacağı gibi ürün almak isteyen tüm girişimci ve tüccarlarda hal müdürlüğünün izni doğrultusunda ve belirlenen fiyat üzerinden ürün almak zorunda kalacaklar ve böylelikçe üreticinin emeğide boşa gitmemiş olacaktır.

Bu uygulamalar ay çiçeği üreticisi hububat üreticisi ve diğer tarım ürünleri üreticileri içinde geçerli ve aynı şekilde ürünlerinin değerlendirilmesi söz konusu kapsamındadır.
Bir başka yanlış uygulama ise baraj suyunun Toprak-Su Koop. nin saat suyu uygulaması ile hemen, hemen aynı olmasıdır. Yeşilhisar’da yaşayan tüm insanlar bizim insanlarımızdır. Bu insanlara en iyi hizmet en ucuza nasıl verilir bunların araştırmasının yapılması ve uygulanması gerekirken sulama suyunun saat ücreti Belediye ve Toprak-Su ile aynı miktardadır. Bilineceği ve takdir edileceği üzere baraj suyu yüksek maliyeti olan bir sulama türü değildir. Bu nedenle bu suyun halka en ucuz şekilde hizmet vermesinin sağlanması gerekirken topluma neden yüksek ve fahiş fiyata satıldığını anlamak mümkün değildir. Belediyelerde temel amaç halka iyi hizmetin ucuza sunulması amacıdır. Ancak bu uygulama belirli dönemler dışında hiçbir zaman uygulanmamış ve halende uygulanmamaktadır. Bu sistem bir gelir kaynağı olarak düşünülmemekte hizmet ikinci plana atılmaktadır. Bu durumun mutlak suretle değişmesi gerekir.

Esnaflarımız ise yıllardan beri mevcut hali hazır ticari faaliyetlerden hiçbir şekilde memnun bulunmamaktadır. Zira bir beldede ticari sirkülasyon paraya dönüşmüyor ise yani esnafın elinden sürekli olarak nakit para akışı devir yapmıyor ise o ilçede ticari sirkülasyondan bahsetmek hayalcilik olur. Zaman, zaman esnafımızın siftah yapmadan kepenk kapattığını, çek ve senetlerini zamanında ödeyemediğini bu yüzden icralık olduğunu ve sıkıntılı dönemler geçirdiğini görüyor ve duyuyoruz.
Bu duruma da çözüm bulunması gerekir. Zira ilçemiz sürekli olarak göç veren bir ilçe durumundadır. Göç etmekte de insanlarımız haklıdır. İlçemizde iş alanlarının ve istihdamın olmaması nedeni ile göçe bağlı olarak ekonomik daralma yaşanmaktadır.
Nüfus yoğunlunun azalması nedeni ile iş yeri açma müteşebbisleri bu tür ticari risk altına girmekten çekinmekte ve mevcut durumunda zaman içerisinde daha da gerisine düşülmektedir.
Ulaşım imkânlarının fazla olması tüketicinin tercih hakkını kullanması Kayseri ve civar illerde seçenek tercihlerinin olması nedeni ile tüketici ihtiyaçlarını bu merkezlerden karşılamakta ilçe merkezinde dönmesi gereken nakit para akışı bir şekilde dışarıya akmaktadır.
Toplum içerisinde şu tür konuşmalar çok olmaktadır “Arkadaş şu gömleği aynı marka aynı kumaş olmasına rağmen Kayseri’de 15 Liraya Yeşilhisar’da 20 Liraya alıyorum” demektedir. Bu tüketicinin doğal bir hakkı olmasına karşılık, Yeşilhisar’daki esnafın kira parası verdiğini bahsettiği gömlekten haftada 1 ya da iki tane sattığını il merkezindeki esnafın ile günde 20 tane sattığını hesaba katmamaktadır. Zira il merkezindeki esnaf günde 20 tane gömlek satıp gömlek başı 1 TL kazanıp toplamda 20 TL kazanırken ilçe merkezindeki esnaf haftada 1 gömlek satıp 5 TL kazanmaktadır. Yani il merkezindeki sürümden kazanırken ilçe merkezindeki ise tüketim devalüasyonundan ticaret yapmaya çalışmaktadır. Ancak bu durumu tüketiciye anlatmak mümkün değildir. Zira o cebindeki paranın hesabını yapar girdiler  ve çıktılar hesabını düşünmez maliyet girdi ve çıktılarını hiçbir zaman hesaplamaz. Bu günkü ekonomik şartlarda her kesimde haklı durumdadır ki bu durum doğa kanunlarına aykırıdır. Bir yerde iki haklı olmaz birisinin mutlak suretle haksızdır. Ancak ticari menfaat ayrı bir dünyadır ve içerisi çelişkilerle doludur.

Bunun çözümüne geldiğimizde ise; Yukarıda da belirttiğimiz gibi ana temel istihdam sorunudur. Yani iş imkânlarının yaratılması göçün önlenmesi ve arz talep dengesinin ilçe merkezinde sağlanması ile mümkündür. Eskiden köylü vatandaşlarımız ürettiklerini getirir pazarımızda satardı ancak bu gün bu tamamen ortadan kalkmış durumdadır. Yerel yönetimin üreteceği plan ve projeler ile köylerimizin ticari bağlantılarının ilçe merkezimiz aracılığı ile yapılmasının sağlanması gerekir. Bunu yaratacak ortamı da ilğili kişi ve kurumların ortaya çıkarması bir zorunluluktur.

Yönetimlere gelmek ya da aday olmanın temel felsefesi bu tür sorunları çözme amacına yöneliktir. Yokta bir makama gelmek maaş alıp orada süre ve zaman doldurmakla ilgili değildir. Temel düşünce bu felsefe doğrultusunda olmalı ve icraat ile bu düşünceyi ortaya koymalıdır.
Bu gün ilçemizde Kültür ve Kaysı Festivali düzenlenmektedir. Çok güzel bir girişim ve uygulamadır, ancak festivallerdeki temel amaç ilgili merkezdeki ürünlerin tanıtım ve pazarlamasının yapılmasına sosyal barışın sağlanmasına, birlik ve beraberliğin bütünleştirilmesine yönelik olmadır. Sadece festival düzenleyip birkaç eğlence düzenlemekle iş bitmemektedir. Birde bu ürünün pazarlanmasına yönelik çalışmaların yapılması tanıtım ve reklamının yapılması gerekir ki bunun yapıldığını hiç zannetmiyorum. Yapılmış ise ilgililerine teşekkür ediyorum.

Yapılan festivallerin ilgili merkeze mutlak suretle bir ekonomik girdi sağlaması amacına yönelik olması gerekir. Yoksa sadece festival düzenlemiş olmak için düzenlenmez. Zira festivalin amaçları bellidir. Festivale kalacak olursa daha önceleri Dere bağlar mevkiimize dut zamanı insanlarımız akın, akın dut yemek için ikindiden sonra giderlerdi ki oda bir festivaldir, bağ bozum zamanı halk tabiri ile Şireye inilirdi ki oda bir festivaldir, İşçiler çapa yapmak için traktör kasalarına dolar araziye çalışmaya giderlerdi oda bir festivaldi, bu saydıklarımız sosyal faaliyetler ve beşeri ilişkiler açısından festival niteliğinde idi.
Her hangi bir ekonomik getirisi olmayan festival türü idi. Burada anlatmak istediğimiz festivallerin ilçe merkezine ekonomik getiri sağlaması amacına yönelik olması düşüncesidir ki Yeşilhisar halkının da bu düşüncelere katılacağı kanaat ve görüşündeyiz.

Bu gün ilçemize bir yüksek okul yapılmaktadır. Düşünelim ki bu okulda 200 öğrenci öğrenim görecek ve bu öğrencilerin bir takım sosyal faaliyet alanlarına ihtiyaçları olacaktır. Bununla ilğili her hanği bir çalışma yapılmakta mıdır? Dışarıdan gelecek ve çeşitli kültürlere örf ve adetlere sahip olan öğrenciler çeşitli taleplerde bulunacaklardır. Bu öğrencilerin taleplerinin yerel bazda karşılanmaması durumunda en azından hafta sonlarında bu öğrenciler ihtiyaçların gidermek için ilçe merkezi dışındaki alanlarda arayış içerisinde bulunacaklardır.

Bunun mutlak suretle önüne geçmek gerekmektedir. Mevcut öğrencilerin taleplerini karşılayacak sosyal tesislerin eğlence alanlarının dinlenme ve değer ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik çalışmalarında başlatılması bir zorunluluktur. Bu hususta yerel yönetim olan belediyemize çok iş düşmektedir. Bunların projelerini üretmeli okulun faaliyete geçme dönemine denk gelecek şekilde hayata geçirilmesinin sağlanmasının yollarını açmalıdır.


YEŞİLHİSAR'DA KÜLTÜREL ALANDAKİ FAALİYET VE ÇALIŞMALARDAN BAHSEDERMİSİNİZ?

Yukarıda belirtmiş olduğumuz ekonomik alandaki yanlışlıklar ve yapılması gerekenler bu toplumun kültürel bazdaki yaşam tarzına ve hayat uygulamalarına bağlı olarak eşdeğer biçimde ilerler ya da gerilerler.
Bundan yıllar öncesini düşündüğümüzde ve yukarıda da verdiğimiz örnekte insanlar Dere bağlar mevkiine dut yemeye giderler, Şire zamanı bağ bozumuna inerler, tarlalara çapa yapmak için bir araya gelirlerdi.
Bu insanlar bu süreçler içerisinde bir birleri ile dostluklar kurar hal hatır sorar sıkıntı ve neşelerini bir birleri ile paylaşırlardı. Sosyal bir ilişki içerisinde dostluk bağları sürekli olarak güçlenirdi. Ark temizlemeye giderler oralarda sohbetler yapılırdı. Ne oldu da toplumumuz böylesine bir ayrışmanın içerisine girdi ve bu günkü hale geldik bunları incelememiz gerekir ki buda kanayan bir yaradır.
Geçmişteki birçok faaliyetlerimizden bu gün elimizde kala, kala sadece düğünlerde ve cenazelerdeki ilişkilerimiz kaldı. Buda hoşgörümüzün beşeri ilişkilerimizin zayıflamasına hatta yok olmasına neden oldu.
Önceleri sıra geceleri olurdu, Arabaşı tabir edilen çorbalı geceler yapılırdı, Ark temizleme sırasında sohbetler gırgır ve şamatalar olurdu, İmece usulü bağ bahçe işleri yapılırdı akrabalar arasında yardımlaşmalar olurdu, ödünçleşilerek halı dokumalarına gidilirdi, kardeşler arasında iletişim ve ilişkiler en üst düzeyde olurdu.

Ne oldu da bize tüm değer yargılarımızı yitirdik onları unutur hale getirdik. Bunları da mutlak suretle araştırmak ve değerlendirmek zorundayız.
Bu gün kardeş kardeşin evine, evlat babanın yanına akraba,  akrabanın yanına gidip gelmez oldu, hoş görü sevgi saygı ne oldu da ortadan kalktı, neden büyüklerimize saygımız küçüklerimize sevgimiz yok oldu, imece yardımlaşma fedakârlık nerede kaldı?

Tüm bu sorulara belki de verecek cevabımız dahi kalmamıştır. Bu tür kültürel faaliyetlerin tekrar hayata kazandırılması gerekmektedir. Zira Yeşilhisar’ımızın alt yapısı mevcuttur insanlarımız bu tür uygulamaları yapmaya hazırdır ancak bir kıvılcım bir çalışma bir aktivasyon olması gerekmektedir. Bunu yapacak olanda ağırlıklı olarak yerel yönetimlerdir. Bunlarla ilgili çalışmaların başlatılması halinde tüm halkımızın da destek vereceğinden en küçük bir tereddüdüm yoktur.

Eskiden halk oyunları olarak bilinen birdirbir, sim, sim, darayandı, hamam kızdı vb oyunlarımız tüm halk tarafından oynanan ve sosyal etkinlikleri birlik ve bütünlüğü sağlayan hareketlerdi. Ancak bunlarında zaman içerisinde kaybolduğunu görmekteyiz.
Diğer bir festivalimiz ise ilçemizde aşağı mahalle olarak bilinen ve büyük mezarlık üzerinde bulunan dağda halk dilinde ve yöremizde HAVDIRA olarak bilinen, gençlerin oynadıkları, ayalar (bezden yapılma sapan) ile taş atma oyunu oyunudur, bu oyun bir karnaval havasında geçerdi. Gerçi söz konusu oyun şiddete dayanan bir oyundu ancak ertesi gün birbirini taşlayan kovalayan insanlar bir araya gelirler ve bunu son derece dostane bir şekilde bu olayın kritiğini yaparak sohbetlerini ederler, birbirlerine en küçük bir kin ya da nefretle bakmazlardı.

Genel olarak baktığımızda o kadar çok kültürel etkinliklerimiz yok oldu ya da edildi ki buna anlam vermek mümkün değildir.
Tüm bunları anlatırken yaşadığımız zamanın şartlarını, teknolojik gelişmeleri iletişimin önemini yazılı ve görsel medyanın getirdiği şartları da düşünmek zorundayız. Ancak teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin hayatımıza ne kadar girerse girsin kültürel bazda ki değişimleri teknoloji yapmaz insanlar yaparlar ve sosyal ilişki bağlarını zaman içerisinde kendileri kopartırlar.
Buna bir örnek verecek olursak Japonya bu gün dünyanın teknoloji alanında gelişmiş en ileri ülkelerden birisidir ancak gelenek kültür ve insani davranışlarından hiçbir zaman ödün vermemişlerdir. Bir Japonya bunu yapabiliyorsa neden tarihi geçmişi bu tür örneklerle dolu bir halk olarak biz yapmayalım ki?
Bunun içinde yukarıda belerttiğim gibi bir kıvılcımın çakılması gerekmektedir.


YEŞİLHİSAR’DAKİ SİYASİ ALANDAKİ AKTİVİTELER VE SONUÇLARI HAKKINDA BİLGİ VERİRMİSİNİZ?



Geçmişten bu güne kadar ilçemizde siyasi alanlarda birçok yanlışlar ve hatalar yapılmıştır. Bu yanlışları idarecilerimiz ve yöneticilerimiz yaparken halk olarakta hakkımızı hukukumuzu aramayarak bizlerde bu yanlışlıklara ve adeta suçlara ortak olduk.

Halkımız arasında Yeşilhisar ihtilal başlangıcı memleketi olarak ve altı kırmızı kalemle çizilmiş bir ilçe olarak bilinir, bunun ne kadar yanlış bir düşünce olduğunu ancak bu günlerde anlayabiliyoruz.
Bu ülkede birkaç kez ihtilal olmuş muhtıralar verilmiş ve sanki bunlar memleketimizde başlamış gibi lanse edilmiştir. Bunun ne kadar yanlış olduğunu hepimiz biliyoruz. Ülkede darbe olacak ve bunun sebebi Yeşilhisar olacak öylemi? Bunu akıl ve mantıkla izah etmek mümkün değildir.

İsmet İnönü’nün Yeşilhisar’a geleceği dönemde Kayseri Boğaz köprüden geri dönmesi Süleyman Demirel’in geldiğinde kavga çıkması Deniz Baykal geldiğinde tepki gösterilmesi bizim halk olarak yanlışlarımız ama bunların ihtilal başlangıcı sebebi olması mümkün değildir. Dönemler içerisinde siyasetçilerimizde bunların yanlış olduğunu hiçbir zaman üst makamlarda ki kişi kurum ve kuruluşlara anlatmadılar veya anlatamadılar.

Dönemler içerisinde bu ilçeden başbakan yardımcısı, bakanlar ve çok yetkili makamlarda hemşerilerimiz olmasına rağmen her ne hikmet ise bu memleket bir türlü yatırım alamadığı gibi istihdama yönelik her hangi bir plan ya da projede yapılamadı.

Hayata objektif ve gerçekçi bakmamız gerekmektedir. Bizler halk ya da idareciler olarak bu tür plan ve projeleri üretemedik, ancak bu memleketin ekmeğini yemiş suyunu içmiş, torağında büyümüş kişilerinde bu memleket için bir atılım yapmaları gerekmezmi? Bu ilçeye bir vefa borcumuz var ne yapabiliriz diye hiç düşünmezlermi? Bu günü kadar böyle bir şey yapılmamışsa demek ki düşünmemişler ve halende düşünülmemektedir. Bizlerde halk olarak sadece özel işlerimiz için bu memleket büyüklerini rahatsız ettik. Ne istedik? Çocuğumuza iş, yeğenimizin ataması kardeşimizin tayin işleri vb hususlarda taleplerde bulunduk. Hiç birimiz iş imkanlarının sağlanması için talepte bulunmadık. Bu tabuları yıkmamız ve gelecekte bu tür yatırımları alabilecek memleket için çalışabilecek elini değil halk tabiri ile gövdesini taşın altına koyacak yerel yönetim anlayışlarını iş başına getirmemiz gerekmektedir.

Geçmişten bu güne kadar geriye dönüp batığımızda bizler siyaseti körü körüne yapan gelecekte bizlere neler vereceğini hesaplamadan oy kullanan seçtikten sonra “BÖYLE BAŞKANMI OLUR? BÖYLE BELEDİYECİLİKMİ OLUR?” diye yakınmak yerine hayata ve yaşama objektif olarak bakım duruma göre yöneticilerimizi seçmemiz gerekmezmi?

Şapkamızı önümüze koyup düşünmeliyiz geçmişte yapılan hata ve yanlışları yapmamak adına daha akıllı olmalıyız. Bunun içinde mantıklı hesap yamamız gerekir.
Yıllar ve dönemler boyunca bu ilçenin nüfusuna kayıtlı bu ilçede büyümüş ancak belli bir dönemden sonra başka il ve ilçelerde görev yapmış yıllarını ve ömrünü oralarda bitirmiş kişilik olarak hiçbir gerekçe gösteremeyeceğimiz ancak memlekete yabancılaşmış insanlarımızı belediye başkanı yaparak hata yapmadık mı? Artık bu yanlıştan dönmemiz gerekmez mi? Herkesin cevabının EVET, DOĞRU şeklinde olduğundan hiçbir kuşkumuz yoktur.

Artık Yeşilhisar Halkı kendi memleketinde yaşamış bu memleketin dertlerini bilen halk ile iç içe olabilen onların dertlerini ve sıkıntılarını anlayan ölüsünde dirisinde düğününde derneğinde acısında kederinde sevincinde mutluluğunda yanında olan çarşıda pazarda teklifsiz konuşabileceği dertlerini anlatacağı, kendisini dinleyeceğine inandığı ilçemizin içerisinde bir belediye başkanı ya da adaylarını görmek istemektedirler.

Bu toplumumuzun şu anda ki en büyük ideal ve hedeflerinden birisidir. Bu hususa siyasi partilerin de dikkat etmeleri ve halkın istediği bu halkın içinden gelen onların sesi olabilecek adayları tercih etmeleri halkımızın da en büyük arzularından ve taleplerinden birisi olduğu kanaat ve düşüncesindeyiz.
Siyasi hareketler beraberinde ekonomik faaliyetlerin ilçe bazında hareketlenmesini yatırımların akımını sağlar ki buda ilçe halkının ekonomik olarak rahatlamasını işsizliğin azalmasını göçün durmasını hatta tersine dönmesini sağlar. Ancak bunların anlayabilecek bu hususlarda çalışmalar yapacak yöneticilerin idarenin başına getirilmesi ile mümkündür. Bu hususta da artık halkımızın tecrübelendiğini ve önümüzdeki dönemde gerekeni yapacağı hususunda her hanği bir tereddüdünün olmadığı hususunda hiçbir şüphesinin olmadığını biliyoruz.

Bu ilçe çok uzun yıllardan berin (yaklaşık 50 yıldır) hiçbir yatırım almamıştır. Neden almamıştır? Sorusunun cevabı ile yukarıda izah edilmiştir.
Daha önceki dönemlerde olduğu gibi son 10 yıl içerisindeki aldığımız yatırımlar halk tabiri ile “DEVEDE KULAK” misalidir. Mevcut yerel yönetimimiz ve iktidar partisi aynı olmasına rağmen de hiçbir şey değişmemiş aynı tas aynı hamam hesabı rutin hayat devam etmiştir. Sizlere soruyorum Yeşilhisar’ımızın bu güzel halkı bu cefakâr ve vefakâr halkı bu ilgisizliğe bu vurdumduymazlığa bu kimsesizliğe layık mıdır?

Tabii ki hayır ama önümüzdeki dönemde yaşayacağımız belediye Başkanlığı Meclis üyeliği seçimlerinde bu hususları ve geçmişi hiçbir zaman unutmamalı verilen sözlere ve yapılmayan işlere bakarak oyunu vermelidir.

Günü birlik söylemlere hayali vaatlere inanmamalı doğru yapacağına çalışacağına inanacağı adaylara oylarını vermelidir ki siyasi açıdan sorumluluklarını yerine getirmiş olsun. Şayet geçmişteki yaşananları göz önüne getirmeden sadece siyasi düşünce ile oyunu kullanacak olursa bu memleketin bir adım dahi ileri gidemeyeceğini bilmeli ve başa gelen insanlara da şu ya da bu şekilde halk tabiri ile ”ÇAMUR” atmamalıdır.

Bundan 10 yıl önce 13.000 olan nüfusumuz bu gün 9.000 e düşmüştür. Acaba bunun ana sorumlusu kimdir? Bu soruyu kendimize sormamız gerekmez mi?
Temel olarak irdelediğimizde bunun bazı küçük nedenler hariç ana sorumlusu yerel yönetimlerdir. Yani siyasetçilerdir. Zira iş başına gelen belediyelerde o ilçeye hizmet vermenin dışında ilçede bulunan nüfusun korunması ya da göçün önlenmesine yönelik yatırımları ve atılımları yapması gerektiğinde tersine göçü başlatması için seçilmiş kişilerdir
.
Bir ilçe sürekli olarak yıllık 500-600 göç veriyor ise bu durumu yerel yöneticilerin araştırıp bunları engellemeye yönelik atılımlar yapması gerekmezmi?
Yaşam standardının yükselmesi halkın refah ve huzurunun ileri seviyede olması için çalışmalar yapmazmı?
Görüyoruz ki bu güne kadar bu çalışmalar siyasi boyutta hiç yapılmadı ve yapılma gayreti içerisinde olduğunu da toplum olarak görmüyoruz.
Bir ilçede göçün önlenmesi için en önemli unsur istihdam yaratılmasıdır. Bunun içinde yatırımların alınması iş alanlarının yaratılması ile mümkündür. Halk olarak bizler bu hususları sadece kendi aramızda konuşuyor, ancak oy verdiğimiz insanlara ya da idarecilere gidip hesap sormuyoruz. Yani verdiğimiz oyun arkasında durmuyoruz. Burada tüm suçu idarecilere yüklemekte yanlış olur. Suçun büyük kısmı da bizlerde bulunmaktadır. Zira hakkımızı aramasını bilmeyen bir toplumuz
.

      GENEL DEĞERLENDİRME YAPABİLİRMİSİNİZ  


Yukarıdan üç ana madde halinde belirtilen hususları genel anlamda değerlendirdiğimizde gelecekte görmek istediğimiz belediye ve belediyecilik anlayışı nasıl olmalıdır?

1-Seçilecek olan belediye başkanının halkın içerisinden olması onların dert ve tasalarını neşe ve mutlulukların paylaşmasını bilen küçük ile küçük büyük ile büyük olabilen halkın sorunlarını kendi sorunu olarak görebilen halkın içerisine karışan fakir fukaranın esnafın çiftçinin memuru emeklinin dertlerini paylaşan, sık aralıklarla oturup esnafın dükkanının önünde bir bardak çay içip sohbet eden gerektiğinde kahvehanelere giden camide cemaatin yanında olan okulları ziyaret eden hastanelere gidip gelen resmi daireler ile sıkı ilişkiler içerisinde olan kısacası barışık bir toplum yaratabilecek kapasiteye sahip olan bir başkanı ve bunun yanı sıra proje ürütebilen halk yararına alınabilecek kararların altına imza atan sorumluluk üstelen Encümen üyeleri, sürekli olarak güler yüze sahip gelen vatandaşı sevgi ile karşılayan onların işlerinin bir an önce yapılmasını sağlayan belediye personeli kısacası çalışkan ve sevecen bir ekip istemektedir.

Belediyemiz şu anda öylesine bir kuruluş durumundadır ki bunu “ÜZERİNE ÖLÜ TOPRAĞI SERPİLMİŞ” ifadesi ile anlatmamız son derece doğru olacaktır.

Burada personeli kötülemek ya da yermek amacı ile bu ifade kullanılmamıştır. Çalışan personel ile halkımızın bir sorunu yoktur bizim yapmış olduğumuz değerlendirme genele şamil bir istek ve taleptir. Bu hususta her hanği bir art niyet söz konusu değildir. Objektif olarak değerlendirme yapılmıştır.

2- Kültürel bazda ise toplumun örf ve adetlerine uygun olan ve zaman içerisinde kaybolmuş bulunan değerlerimizin tekrar kazandırılabilmesi için çalışmaların bir proje dahilinde yapılması kaynaşmanın sağlanması insanların birbirlerine olan güven ve saygısının tekrar kazandırılması hoş görü ortamının yaratılması gerekmektedir.

    Bunun gerçekleşmesi içinde yerel yönetimlerin halk ile sıkı ilişkiler içerisinde olması toplum ile kopuk yaşamaması gerektiğinde makamda oturmak yerine halkın içerisine girerek onların dert ve sıkıntıların paylaşması gerekir.

   Burada şu yanlışa da düşmememiz gerekir. Tüm bu işlerin tek sorumlusu seçilmiş ya da seçilecek olan belediye başkanı değildir aynı zamanda bu bir ekip işidir bu ekibin içerisinde de encümen üyeleri de mevcuttur.

   Seçimlerde sadece oy kaygısı ile encümen üyeleri tespit edilmemeli yaratıcı üretici ve çalışabilecek insanların aday gösterilmesi gerekir. Yapılacak olan hizmetler neticesinde halk gereken sevgi ve saygıyı mutlak suretle bir gün gösterecektir. Bu hususta hiç kimsenin şüphesinin olmaması gerekir. Benden sonra tufan anlayışı ile düşünenler bu halk tarafından hiçbir zaman iyi şekilde anılmamışlardır. İleride çocuklarımıza ve torunlarımıza iyi bir miras bırakacak isek elimizi taşın altına koymamız ve halk için çalışmamız kaçınılmaz bir zorunluluktur.

   Kültür bölümünde bahsettiğimiz festival niteliğindeki hayat tarzımızın geri getirilmesi için çalışmaların başlatılması ve eski huzur ve mutluluk ortamının mutlak suretle sağlanması gereklidir.
   Dışarıda görev yapan o kadar çok insanımız mevcut ki bunların belediye tarafından bir çalışma ile kayıt altına alınması bu kişiler ile sürekli olarak temas halinde bulunulması, onların ilçemizde tatillerini baba ocağını gelip görmeleri için imkân ve ortamlar yaratılmalı onların özellikle yaz dönemlerinde bir araya ilçemizde toplanması sağlanmalıdır.

   Birçok bilim adamımız belirli mevkilerde görev yapmaktadır. Bunları bir sempozyum yada etkinlik adı altında bir araya getirmek için çalışmalar yapılmalı ve sonuçları alınmalıdır.
   Zira bu tür çalışmalar o ilçenin kalkınmasına kısa ve uzun vadede büyük yararlar sağlayacak çalışmalardır.

3- Siyasi açıdan baktığımızda ise tüm siyasi parti yöneticilerinin bir araya gelerek bu memleket için neler yapılabilir neler yapılmalıdır şeklinde görüş alışverişinde bulunmaları ve projeler üretmesi gerekir.

   Seçilecek olan belediye başkanı ve meclis üyelerinin birlik ve bütünlük içerisinde siyasi olarak bir hareket etmeleri memleket menfaatine olan işlerde hiçbir ayrın kayrım yapmadan düşünmeleri ve bunun hayata geçirilmesi için görüş birliği içerisinde olmaları gerekmektedir.

   Siyaseten yapılması gereken işlemlerde siyaset devreye sokulmalı yatırımlar alınmalı istihdam yaratılması yönelik projelerin hayata geçirilerek ilgili mercilerden onaylarının alınarak halkın hizmetine sunulması gerekir. Bunlar yapıldığı takdirde iş alanlarının oluşacağı düşünülerek işsizlik ortadan kaldırılmalı göç önlenmeli ve zaman içerisinde tersine göç başlatılmalıdır.

   Belediye tarafından teşvikler hazırlanmalı halkın her tür ihtiyacına cevap verecek iş yerlerinin dinlenme ve ihtiyaçları karşılama alanlarının yapılması, eğlence merkezlerinin kurulması gereklidir. Bir hafta sonu olduğunda yerlisi ile yabancısı ile gidip oturabileceği çocuklarının oynayabileceği piknik yapabileceği bir piknik alanı dahi ilçemizde bulunmamaktadır. Bu yürükler acısı bir durumdur. Bunun mutlak suretle en kısa sürede çözüme ulaştırılması kaçınılmaz bir zorunluluktur.

   Siyasetin yapılma amaçlarının temelinde o ilçenin refah huzur ve kalkınmışlığı ön planda yapılmak üzere yapılır. Ancak bu güne kadar bu tür bir siyasi çalışmanın yapılmadığını bizleri yönetenler ve bizlerde dahi hiç görmedik yapmadık ve bununda bilinci içerisindeyiz.

   Sorulduğunda ise imkânlar bu kadar, yapacak bir şey yok, ne yapalım, gibi sudan  bahaneler bulunmaktadır. Siyasetçi yaratıcıdır tüm şartları zorlayarak olması mümkün dâhilinde bulunmayan şeyleri yapmak zorundadır. Neden ya da bahanelerin arkasına sığınamaz böyle bir lüksü yoktur. Çünkü halk kendisini neden üretmesi için iş başına getirmemiştir. İmkânsızları başarması iş alanlarını yaratması ilçenin sorunlarını çözmesi için getirmiştir. Dolayısı ile siyasetçinin neden göstermek gibi bir yaklaşım tarsı olamaz ve olmamalıdır.

Yukarıdan beri açıklanan hususlara dikkat edilerek gelecekte görmek istediğimiz belediye başkanı meclis üyeleri ve belediyecilik anlayışını çok iyi bilerek vereceğimiz oyların nereye gideceği nasıl kullanılacağı ve nasıl hesap soracağımızı bilmemiz gerekir.

Bunu yapmadığımız takdirde kaybeden sadece bizler değil aynı zamanda memleketimiz olacaktır.
Tüm halkımıza saygılarımızı sunar sağlık sıhhat ve esenlikler dileriz.

Ayrıca Kayseri Deniz Postası Gazetesi ve çalışanlarına da katkılarından dolayı teşekkürlerimizi sunarız.


9-10 Temmuz 2013 tarihinde KAYSERİ DENİZ POSTASI GAZETESİNDE yayınlandı.

                                                                     
RÖPORTAJ LEMAN ÖZDİLEK                                                                               
      

                                                                   

30 Ekim 2013 Çarşamba

KAYSERİ STRATEJİ DERNEĞİ BAŞKANI AVUKAT MUSTAFA' İLHAN LA RÖPORTAJ






 
                                                         



                     BİR İLÇENİN KALKINMASINI SAĞLAYIP
    SAĞLAYAMAMASI ÇEŞİTLİ FAKTÖRLERE BAĞLIDIR
      
              
         Mustafa Bey  bize kendinizi tanıtırmısınız?

          Kayseri merkezde  serbest avukatlık yapıyorum. Kayseri
   Kocasinan Yemliha Kasabası doğumluyum. 6 yılı Almanya’da olmak üzere 25 yıl sınıf öğretmenliği        yaptıktan sonra emekli oldum. Şu anda kısa adı  KASDER olan Kayseri Strateji Derneği yönetim    kurulu başkanıyım.   .   

        Kalkınmasını sağlayamamış ilçelerde belediyenin anlamı nedir?
  
        Bir ilçenin kalkınmasını sağlayıp sağlayamaması çeşitli faktörlere bağlıdır. İlçenin
 şehirler arası yollara yakın olması, endüstri merkezlerine yakınlığı, geleneksel el sanatları, Turizm    potansiyelinin olup olmaması v,s, şeklinde onlarca neden sayılabilir. Bu faktörlerden birisi de ilçenin  belediyesinin kalkınmaya katkısının olup olmamasıdır.
  
Bu duruma iki örnek verebiliriz. Bunlardan birisini hepimiz biliyoruz. Kayseri
Büyükşehir Belediyesi bütçesinde para olmamasına rağmen imkânlar yaratıp Kayseri Kadir Has stadını yapması olayıdır. Kayseri Belediye bütçelerinin ¼ merkizi idareden, ¼ ü bağışlardan, ¼ ü arsa satışlarından ¼ ü ise vergi ve diğer gelirlerden oluşmaktadır. Eğer merkezi bütçeden gelen para ile hizmet yapılması düşünülse idi Kayseri’deki hizmetlerin yarısı bile yapılamazdı.


        İkincisi ise Almanya’dan örnek vermek gerekirse Almanya’da belediyelerin ilçenin kalkınması için önceden belirlenen alanlara bizdeki organize sanayi benzeri alanlar oluşturup sonrasında özel sektörün yatırım yapması için teşvik edilmektedir.
      Ancak gerek belediye personeli araç gereci gerekse bütçesi ile kalkınmaya direk bir katkı yapmamaktadır. Hatta o belediye sınırları içerisindeki kalkınmışlık belediyenin hizmetlerinin verimliliği için itici güç olmaktadır. Belediye kalkınmayı değil kalkınma belediyeyi teşvik etmekte hizmetlerinin artırılıp artırılamamasına sebep olmaktadır.

Buradan şu sonuç çıkmaktadır. İlçe kalkınamamışsa belediye itici güç olabildiği gibi ,
kanunda kitapta yazılanı dahi yapamayan asli görevi olan alt yapı hizmetleri imar ,ulaşım v.s. dışına çıkamayarak kalkınmaya katkı yapamamaktadır.


       Kalkınmasını sağlayamamış ilçelerde biz ‘Belediye başkanlarına ‘ nasıl bir yetki verdiğimizin bilgisine sahipmiyiz?

       Seçimle gelen belediye başkanları kendi vizyonları ile katkı sağlayabilecek eğitim
seviyesi, liderlik v.s. özellikleri varsa kalkınmaya katkıda bulunabilmektedir. Bizler seçtiğimiz ve seçeceğimiz belediye başkanlarına vereceğimiz yetki ile ilçenin alt yapısı ,imar,ulaşım v.s. kanunla sayılan görevleri  dışında ilçenin kalkınması için projeler üretmek , alt yapısını yapıp hazırlamak gibi görevleri de vermekteyiz.
      Kayserimizde Türkiye’de ilk olan Belsin semti gibi toplu konut projeleri ile sadece ikamet değil işgücü ve kalkınmada birlikte gelmektedir. İncesu’ya yapılan TOKİ konutları ilçenin kalkınmasına büyük katkılar sağlamaktadır. O halde Belediye Başkanlarını seçerken vizyonlu ufku açık kimseler olmasına dikkat edilmelidir.

      Belediye bünyesinde ‘İş Kur Hizmet Noktasının ‘faaliyetine yönelik memnuniyet ve memnuniyetsizlik durumuna göre kamuoyu araştırmasının verilmesi gerekmezmi?

      Belediyelerde memnuniyet de memnuniyetsizlik araştırmalarının her hizmet için
 ayrı ayrı kamuoyu yoklaması yolu ile yapılması gerekmektedir. Ancak çoğunluğun kararlarına da saygı duymak gerekir. Ayrıca en büyük memnuniyet anketi seçimdir. Seçimlerde ülke politikaları yerine mahalli kalkınma projeleri, çalışmaları değerlendirilmeli, belediye başkanları ve ekibi partili değil bireysel aday olup ona göre değerlendirilmelidir.


      Belediye Büro Hizmetlerine’ İş Kur ‘adı altında yada değişik isimlerle alınan personelin
eğitim seviyesini önemsememe lüksüne ‘Belediye Başkanı’ sahipmidir?

      Belediyelerin başarısı çalışanlarının kariyeri ve başarısı ile doğru orantılıdır. Eğer
sadece maaş almak, gününü ve saatini doldurmak amacı ile çalışır, belediyenin hizmet kalitesini artırmak için gayret içinde olmazsa bu başarıyı engeller.

     Bilhassa seçim dönemi yaklaştığında oy avcılığı amacı ile belediyelere alınan çalışanların liyakatsiz olması sonrasındaki dönemde başarılı olabilecek belediye başkanlarının ayağına bağ olmaktadır. Belediye başkanları çalışanlarının kariyer ve liyakat sahibi olması için gayret göstermelidir.

   Dönem Değerlendirilmesinde ‘Belediye Başkanı, Başkan Yardımcısı, Encümen ve Meclis Üyelerinin ‘ değerlendirilmesinin yapılması gerekmezmi?

   Belediyelerde yöneticilerin çoğunluğu  devlet memuru statüsünde, meclis üyeleri ise
sorumluluğu olan ancak yetkisi olmayan kişilerdir. Yetkisi nasıl olmaz sorusunun cevabı pratik hayattaki uygulamadır.
  
    Meclis, Belediye başkan ve bürokratları tarafından hazırlanan projeleri çok kısa bir zaman aralığında onaylanma makamı haline gelmiştir. Dolayısıyla Meclis üyeleri ile ilgili dönem değerlendirilmesi yapmak için yetkilerinin artırılması gerekir. Başkan yardımcılarının başkanla birlikte değiştirilmesi istihdam açısında devlet memuru olan başkan yardımcılarının görevden alındığında nerede görevlendirileceği sorunu çıkar.

    Üstelik yapılan işlerdeki devamlılığı engelleyebilir. Kaldı ki başkan yardımcıları belediye başkanlarının performansı ile çalışır ya da çalışamaz. Hedef verilirse yerine getirir. Bu nedenle mevcut yapı ile bunlar hakkında dönem değerlendirilmesi yapılması haksızlıklara yol açabilir.

    Ancak Encümen için dönem değerlendirilmesi yapılması gerektiği kanaatindeyim. Encümenin yapısı da yapacağı görevle orantılı olarak liyakat ve kariyer sahibi olması gerekir. Dönem değerlendirilmesi fikri iyi düşünülmüş ancak yerel yöneticilerin görev ve yetkilerinde reform yapılmadıkça sorumlu tutulmaları haksızlık olur.

   Belediye Başkanları ilçesindeki eğitim seviyesi olan (üniversite mezunları) gençleri önemsememekle, kuruma ilçesindeki eğitim seviyesi olan gençlere ve ailelerinin psikolojisine zarar vermiyormu?   Bu aynı zamanda bir ‘İnsan Hakları İhlali değilmidir’?

Hizmet etmek için kişinin bireysel becerileri çok önemlidir. Bu kişinin o ilçeden
olması gerektiği bence ikinci derecede önemlidir. O ilçeden kişilerin ailelerinin haklarından çok hizmetin kalitesi önemlidir. Aynı
seviyede olduğu düşünülüyorsa o ilçe çocuğunun tercihi tabiki öncelikli olmalıdır’ İnsan Hakları İhlali’olması için liyakatsiz yabancının liyakatli ilçe gencine yada  liyakatsiz ilçe gencinin liyakatli tercih edilmesi ile oluşur. Esas kriter liyakattir.

      Dönem değerlendirilmesi yapılırken bizler görmek istediklerimizi göremedik diye ‘Başarısız Dönem demek ‘ yerine  konunun analizini uzmanların yapması gerekmezmi?

       Demokrasi çoğunluk tarafından tasvip edilmek ve seçilmek ile mümkündür. Başarısız
olan bir dönem de halk tarafından tasvip ediliyorsa yapacak bir şey yoktur.  Aday olacak başkan adayları profesyonel uzmanlara rapor hazırlatıp başarısız olduğunu düşündüğü kişilerin aleyhine kullanabilir. Bu yolla seçmen kitlesinin ufkunu ve kendine de belediye başkanlığının yolunu açar.


   Merkez İlçe olmak konusunda bize ayrıntılı bilgi verirmisiniz?

   Merkez İlçe olmak elbette başta söylenen kalkınma için bir fırsattır. İller planlama
yaparken tüm ilçelerden oy alabilmek için o ilçelerin de kalkınması için projeler üretmek zorunda kalacaklardır .
    Bilhassa büyükşehir bütçelerinin %10 unun ilçelere ayırmak zorunda olması dolayısıyla hizmetlerin daha da artacağı kanaatindeyim. İlçe belediyelerinin fonksiyonu, belirleyiciliğinin azaldığı doğrudur. Ancak kalkınma için topyekün projeler üretme, bütçe ayırma, ufuk , kaliteli ve vizyonlu eleman çalıştırma gibi konularda büyükşehirler daha avantajlı bulunmaktadır.  Kayseri’mizdeki 11 ilçenin merkez ilçe olması kalkınma açısından büyük bir fırsattır.


 Bu güzel röportaj  için çok teşekkür ederim.


Kayseri Strateji Derneği Başkanı olarak görüşlerimizi açıklama imkanı verdiğiniz için
biz de teşekkür ederiz.

RÖPORTAJ LEMAN ÖZDİLEK