Amacına ulaşmayan
Vakıflara sahip
çıkıyoruz
Vakıflar Genel Müdürü İbrahim GENÇ’e
Kayseri ve çevre illerde ki Vakıf faaliyetlerini sorduk. Yapmış olduğumuz bu
röportajı sizlerle paylaşıyoruz.
Öncelikle
bize Vakıflar Genel Müdürlüğünün yaptığı faaliyetlerden bahsedebilir misiniz?
Bizim Kayseri Bölge Müdürlüğü olarak 4 ili
kapsayan
çalışmalarımız oluyor. Bu illerimiz
Kayseri, Niğde, Kırşehir, Nevşehir’dir. Bu
illerde
vakıflarla ilgili her türlü iş ve işlemleri
yürütüyoruz.
Bizim esas olan ve Cumhuriyet öncesi kurulmuş
ecdadımızın bıraktığı emaneti
olan vakıf hizmetlerinin yöneticisi
kalmayanlarının direk yönetici sağlayarak o
hizmetleri devam
etmeye çalışıyoruz.
Onun dışında yine cumhuriyet öncesi
kurulmuş ama sorumluluğunu
üstlenen mülhak vakıflarımız var. Bu vakıfların da
çoğunu
denetleme yaparak yürütüyoruz. Birde yeni vakıflar var. İş ve
işlemlerini
takip ediyoruz ama asli olarak belge ve diğer işlemlerine
yardımcı olmaya
çalışıyoruz. Yine müfettişlerimiz tarafından
denetlemeleri yapılıyor. Esas
olarak bizim belirttiğimiz gibi
Cumhuriyet öncesi kurulmuş mazbut vakıf olarak
isimlendiriyoruz.
O vakıfların hizmetlerini yönetmeye çalışıyoruz. Birde emanet
olarak bırakılan emanet eserler var. Bunların onarım ve
restorasyonlarını
öncelikli olarak yapmaya çalışıyoruz. Bu onarım
ve restorasyonlarını yaptığımız
eserlerin tamamlanması için ve
amacına uygun şekilde kullanılmasını sağlamaya
çalışıyoruz.
Bunların hepsinin amacına uygun kullanılması mümkün
olmayabiliyor.
Mesela medreseler, tekke ve zaviyeler gibi olan
yapıların fonksiyonlarını
kullanıma en uygun şekilde yapılmasını
sağlıyoruz. Esere zarar vermeyecek ve
koruyacak şekilde ona en
uygun fonksiyon vererek kullandırmaya çalışıyoruz. Ama
diğer
cami gibi mescit gibi bunlar türbe olarak kullanılıyor. Han ve
kervansarayların onarımlarını ve düzgün bir şekilde kullanılmasını
sağlıyoruz.
Bunların dışında Türkiye’nin her ilinde 700’den aşağı
pek yoktur. 4 il olarak
bakarsak 2800 muhtaç ve yetimler maaş
yardımlarımız oluyor. Şuan bu maaş 480
TL’ye çıktı. Bazen yanlış
anlaşılmalar oluyor.
Muhtaç dediğimiz kişinin fakir
olma zorunluluğu vardır. Aynı
zamanda yüzde 40 çalışamaz raporu olmak
zorundadır. Yine
bölgemizde ki 600 civarında ki lise öğrencisine burs
yardımlarımız
oluyor. Bunlar bizim sosyal ve hayra yönelik işlemlerimiz oluyor.
Ama bizim genel anlamda bu hizmetlerin yapılabilirliğini sağlayacak
gelir kaynaklarına
ihtiyacımız oluyor. Çünkü biz özel bütçeli bir
kurumuz. Yani devletin
bütçesinden bize herhangi bir destek
sağlanmamaktadır. Yani halkın değimiyle
kendi yağımızda
kavrulan
bir kurumuz. Öyle olunca gelirlerimizin ön planda
olması gerekiyor.
Hatta öncelikli olarak onları arttırmanın yollarını arıyoruz.
Burada
hem atıl gayrimenkullerin hem de kira ağırlıklı iş ve işlemlerin
yönetimini yapmaya çalışıyoruz.
Bize mülhak
yani eski vakıflar hakkında neler söylemek istersiniz?
Kayseri’de 6 tane mülhak vakıf bulunuyor.
Cumhuriyet öncesi kurulup hala yöneticileri olan zaman içinde de yönetici
kalmadığı için sahipsiz olan vakıflar oluyorlar. Zaten Vakıflar Genel
Müdürlüğünün kurulma amacı da budur. Sahipsiz olan vakıfları ayakta tutmaktır.
Kadı Mahmut vakfı, Güpgüpzade vakfı, kavremzade vakfı gibi vakıflar bu mülhak
vakıflar adı altında toplanıyorlar. İçinden önemli olan vakıflar bunlar
oluyor.
Kayseri
halkı ile bu vakıflar arasındaki ilişki nasıl oluyor. Destekleri oluyor mu?
Şimdi mülhak vakıflar vakfiye şartları
doğrultusunda kendi
hizmetlerini yapıyorlar. Onlar bizim gibi değil. Vakfiye
senetlerinde
belirtilen şartlara uymak zorundalar. Burs vermeleri gerekiyorsa,
yüzdelik oranı neyse o kadar veriyorlar. Mütevelliye verilecek
maaşlar, vakıf
soyundan gelenlere gelir fazlalıklarından ne kadar
verileceği gibi hususlar
vakıf senetlerinde belirtildiği gibi olmak
zorunda.
Dolayısıyla bu şartlar
belirleyici. Bizim yaptığımız işlerde vakıf
şartlarının her zaman uygulanması
mümkün değil. Çünkü binlerce
vakıf var, ama bunun hayratı yok olmuş, akarı var,
akarı yok
olmuş, hayratı var. Yani sistem bozulduğu için Vakıflar Müdürlüğü
devreye giriyor. Muhasebelerini ayrı ayrı tutmaya çalışıyoruz ama,
zorluklar
yaşıyoruz. Şöyle söyleyelim. Bu kadar tarihi eserlerin
vakfiyelerini göz önüne
alarak, akar dediğimiz gelir kaynaklarını
düşünürsek, büyük oranda vakıf
senetlerinin uygulanması büyük
bir problem. Sistemin yürümesi kolay değil ama,
bizim özellikle bu
konularda tarihi eserlerin sorumluluğu açısından bakarsak bu
eserler sadece Vakıflar Müdürlüğünündür diyemeyiz. Bu eserler
hepimize aittir.
Kültür varlıkları aslına bakılırsa
evrenseldir. İş bunların
yaşatılmasına geldiğinde birilerinin bu işi uzmanlıkla yürütmesi gerekiyor.
Mesela Bosna Hersek savaşında harap edilen Türk İslam eserlerini gördük. Bu
yüzden tüm insanlardan aynı hassasiyeti göremiyoruz. Türk İslam eserleri, bu
memleketin ortak değeridir. Bu eserlere sahip çıkma açısından hepimize bir
sorumluluk düşüyor. Tarihi eserlerimizin korunması için biz üzerimize düşeni
yapacağız. Yerel yönetimler de kendi üzerlerine düşeni ve vatandaşlarımız da bu
eserlerin yaşatılması için üzerlerine düşeni yapacaklar. Bu ortak bir çabadır.
Herkesin bir ucundan tutması gerekir.
Bazı şehirlerimizde şehri oluşturan
ana unsurlar tarihi eserlerdir. Bu eserler ortadan kaldırıldığında şehir yok
olur diyebiliriz. Kayseri için de bu düşünce geçerlidir. Eğer Kayseri’deki
tarihi eserler olmasa, vakıf eseri olan bu eserler olmasa şehrin herhangi bir
değeri kalmayacaktır. Bu eserler her yönüyle bizim için önemlidir. Bu eserlerin
çoğunun halen hizmet verdiğini de düşünürsek değerlerinin sadece orada duruyor
olmalarından kaynaklanmadığını da söyleyebiliriz. Bu eserler bu memleketin
bizim olduğunu ispatlayan birer mühür gibi düşünülebilir. Bu yüzden kültür varlıklarımıza
ortak olarak, hepimiz aynı hassasiyetle sahip çıkmalıyız.
Vakıf gelirleriyle ilgili olarak,
memleketimizde son yıllarda çeşitli gelişmeler oldu. Belediyecilik
anlayışındaki bazı yaklaşımlar vakıfların hayatiyeti açısından değerli
katkıların oluşmasına yol açtı. Şehirlerimizin kültürüne, ruhuna,
yaşanılabilirliğine bu eserlerin güncel kullanımlarıyla nasıl bir katkı
sağladığını daha rahat görebiliyoruz. Mevzuatlar açısından ve uygulamalar
açısından bugün geldiğimiz durum eskiye göre daha iyidir. İlerde daha iyi
duruma gelmesi gerektiğini de belirtmemiz lazım.
Halkın ortak
bir duyarlılık ve sorumluluk taşıması gerektiğini söylüyorsunuz. Kayseri
halkının bu konudaki hassasiyetleri hakkında ne düşünüyorsunuz ?
Şöyle söyleyelim. Burada vatandaşın
ilgisinden söz ederken, vatandaşın kültür seviyesi yükseldikçe bu konudaki
hassasiyetin yükseleceğini düşünüyorum. Vakıf haftası çerçevesinde
düzenlediğimiz etkinliklerle, zaman zaman okullarda yaptığımız bilgilendirme
toplantılarıyla, basın yoluyla vatandaşlarımızın bilgilenmesini ve
bilinçlenmesini sağlamak için çeşitli çalışmalar yürütüyoruz. Bilinçlenme
esastır. Ecdadımızın maneviyatı bu eserlerde yaşamaktadır. Bunu insanlarımız
farkettikçe eserlerimizin yarınlara kalabilmesi için bir zemin hazırlanmış oluyor.
Son olarak
neler söylemek istersiniz. Kayseri
halkından bu vakıf eserlerimizle ilgili
beklentileriniz nelerdir. Onlara hangi konular üzerine vurgu yapmak istersiniz?
kurumlardan dolayı çok fazla gelirimiz olduğunu düşünüyorlar.
Hatta bu paralar ne yapılıyor diye sorular sorulduğunu biliyoruz.
Türkiye’de şu anda ikiyüz küsur civarında kira geliri elde ettiğimiz
yer var. Kayseri’de de gelir elde ettiğimiz yerler var. Ama
gelirlerimizin çok üstünde bütçelere ihtiyaç duyduğumuzu
halkımızın bilmesini isteriz. Bize ayrılan bütçeyle yapmamız
gereken
işleri gerçekleştirebilmemiz her şeye rağmen mümkün değil. Bu
gelirlerin artması lazım. Yapmamız gereken hizmetleri ancak bu
şekilde gerçekleştirebiliriz. Eserlerin restorasyonu ve yaşatılması
için gereken iş gücü ve malzemenin normal şartlardan daha pahalı
olduğunu göz önünde bulundurmalıyız. Kira gelirlerimizle bir
caminin tamiratının veya restorasyonunun yapılması mümkün değil.
Vatandaşımız bunları bilmediği için bize farklı gözle bakıyor.
Esasında gelirlerimiz gerçekten yetersiz. Camii Kebir, Hunat Camii,
Hacıkılıç Camii gibi camiilerimizin, şehir içinde muhtelif yerlerdeki
medreselerimizin ve diğer tarihi eserlerimizin
yaşaması için elimizdeki kaynakları
en iyi şekilde değerlendirdiğimizi halkımızın bilmesini istiyoruz.
Kayserililerin ecdattan kalan bu
değerleri koruyarak aslında ne kadar kıymetli bir şehirde yaşadıklarını,
kendilerinden sonra gelecek nesillere nasıl bir hazine devretmeleri gerektiğini
bilmelerini istiyoruz. Vakıflar, bu adla anılan bir medeniyetin ürünüdür. Ancak
vakıf bilincine sahip insanlar tarafından korunabilir.
YEŞİLHİSAR ŞEKERPARESİ
KAYSERİ DENİZ POSTASI GAZETESİNDE YAYINLANDI
RÖPORTAJ FERHAT ERGÜL
HAZIRLAYAN LEMAN ÖZDİLEK