Anadolu Üniversitesi A.Ö.F İktisat
Bölümünden mezunu olan Yaşar Elden Memuriyet hayatına Kayseri İl Halk
Kütüphanesinde başladı.
Uzun yıllar Erciyes Üniversitesi
Basın-Yayın Halkla İlişkiler Müdürlüğü yapan Elden, Şu anda ERÜ İletişim
Fakültesi Sekreterliği yapmakta. Yaşar Elden memuriyet hayatı boyunca
kültür, edebiyat ve tarih konulu çalışmalar yaptı. Kayseri’deki yerel
gazetelerde ve televizyonlarda çeşitli yazılar yazan ve programlar yapan Elden,
Voleybol, Kayak, Boks ve Hentbol alanlarındaki çalışmaları ile 17 yıl Türk
Sporuna hizmet etmiştir.
ESERLERİ
Hayatımızın Kıyısından- 1991
Nevruz Bayramının Türk Kültüründeki
Yeri ve Önemi Konulu Makaleler
Şu Bizim Persenk, Persenk, Kapıkaya
1990’lı Yıllardan Günümüze Ne
Değişti Neler Değişmedi?
1884 ve 1872 Kayıtlarında Persenk
Türkçü Gazeteci Yunus Bekir
Birinci Tomarza Sempozyumu
Bildirileri
Kayseri Basınından Portreler
Sinemanın Kayseri’deki Serüveni
Sohbete
başlamadan önce biraz yazı hayatınıza başlama serüveninizden bahseder misiniz?
Kayseri’de yazı hayatıma lise
yıllarında başladım. 1970’li yıllarda yerel gazetelerin şiir köşeleri vardı.
Oralarda şiirlerim yayınlanmaya başladı. Daha sonra ‘Erciyes’ dergisinde
yazmaya başladım. Erciyes dergisi sahibi Avukat Nevzat Türkden’in yönlendirmesi
ile Hikâye yazmaya başladım. Yazı çalışmalarımı hiç bırakmadım. Zaman
ilerledikçe yerel kültüre yöneldim. Yerel kültür ile ilgili çalışmalar yaptım.
Bugün de çalışmalarım sürüyor ve böyle devam ediyor.
’Basın,
Sinemalar, Kültür-Sanat, İletişim’’ Araştırma alanlarınız içerisinde. Konuya
geçmeden önce bu alana ilginiz nasıl oluştu. Bu alanda çalışma yapmak için o
aşk, istek nereden geldi?
İnsanı insan yapan temel
faktörlerden birisi ait olduğu yerde mutlu olmak ve bulunduğu yerin eksiklerini
tamamlamak. Bizim yaşadığımız şehirde Kültür-Sanat alanında eksikler vardı.
Bizde o alan ile alakadar olmaya başladık. Günümüzde Kayseri’ye bakıldığında
insanın içi yanıyor. Herkes gülelim, eğlenelim, gezelim derdinde.
Hocam,
Sözlerinizle Kayseri’nin Kültür-Sanat açısından bir fotoğrafını çeker misiniz?
Kayser’de Kültür-Sanat alanında araştırma
yapılmıyor. Öncelikle
araştırma yapılmalı. Bunun kazanımı ne olacak derseniz.
Bir örnek
vererek açıklayayım. 1996 yılında Japonya’dan 2 araştırmacı
Kayseri’nin Bünyan ilçesine geldi. Burada bir
ev kiralayarak buranın kültürü,
örf-âdeti, düğünü, ölümü her şeyi ile alakalı 1 yıl boyunca araştırma yaptı.
Bu
insanlar son derece önemli sonuçlara ulaştı.
Şunu söylemek istiyorum, benim
şehrimde böyle çalışmalar
yapılmıyor. Yapılmadığı için ortaya çıkan toplumun ve
o toplumda
yaşayan insanların karakteri bozuluyor. Ortaya sadece yiyen, içen
ve
eğlenen bir kalabalık çıkıyor. Bu kalabalık Kültür ve Sanatı
tanımıyor. En
önemlisi ise yazmayı ve okumayı temel ilke haline
getirmiyor. Dolayısıyla bu
grup hayatı her geçen gün çekilmez ve
katlanılmaz bir hale getiriyor. Bunun
neticesinde de Kayseri’de bizi
uluslararası alanda temsil edecek ‘’Ulema,
İlmiye, Zengin’’
sınıflarını ortaya çıkartamadık. Ortaya çıkaramadığımız için
bu işler
birçok sıkıntı içinde
uğraşan insanlara kalıyor. Onlar ise
bu sıkıntılar içinde bir çaba harcıyor. Yaptıklarının sonucunda ortaya
çıkardıkları eserleri satamıyorlar bile. Ancak hediye ediyorlar. Portresi
demiştiniz ya hani. Bu Kayseri’yi anlatan en açık kare olsa gerek.
Çalışmalarınıza bakarsak Kayseri
Yerel Basını hakkında oldukça fazla bilgiye sahipsiniz. Birçok kişiden yerel
basını dinleyen biri olarak bir de sizden Kayseri yerel basınının tarihinden
bahsetmenizi istesem.
Kayseri Anadolu ve Osmanlı tarihi
ile benzerlikler gösteriyor. Matbaa nasıl Osmanlıya geç geldiyse Kayseri’ye de
Gazete geç gelmiştir. Kayseri’de ilk gazetelerin Ermeniler tarafından daha
sonra da Rumlar tarafından çıkartıldığını görüyoruz. Türkler ise onlardan sonra
gazete çıkartmış. Kayseri’de ilk gazete Yunus Bekir öncülüğünde ‘Erciyes’
adında çıkartılmış. Kayseri 1970 yıllarında neşriyatçılık ve canlılık açısından
İstanbul ve Ankara’nın ardından geliyordu. Bugün canlılığını yitirmiş durumda.
Yerel
kanallarda Televizyon programları yaptınız. Halen devam eden programlarınız
var. Bunlardan da bahseder misiniz?
Dağlar Bağlar ve Yörelerimiz
Kültürümüz isimli programlar çevre ile ilgiliydi. Bu programların en önemli
etkisi başka yerlerdeki insanların nasıl yaşadığını, hayata nasıl baktığını
ekranda insanların evine taşıdık. Biz bu programda insanları, yöreleri ve
kuşakları barıştırdık. İnsanlar Kayseri’de yalnız yaşamadıklarını ve yalnız
olmadıklarını bu programlar ile idrak ettiler.
Kayseri’de
oynatılan ilk Sinema filminden bahseder misiniz?
Kayseri’de ilk sinema filmi bir
Ermeni Kilisesinin duvarında İstanbul’dan gelen Mühendis Süreyya Bey tarafından
oynatıldı. 1922 yılında Charli chaplin’in ‘’The Kid’’ adlı sineması Kayseri’nin
oynatılan ilk sinema filmi oldu. Küçük bir Jeneratör ile Kilisenin duvarına
asılan bir beyaz perdede oynatılan filmi 15-20 kişi izlemiş. Meydandaki Tan
Sineması ise Kayseri’de kurulan ilk sinema salonu.
Genel olarak
Kayseri Sinemalarından ve bu alandaki çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Bu güne kadar yaptığım çalışmalarda
Kayseri’de faaliyet göstermiş toplam 78 sinemaya ulaştım. Bunları da ‘’yazlık,
kışlık ve okul-üniversite sinemaları’’ diye 3 gruba ayırdım. Artık sinemaların
konsepti değişti. Sinemalar alışveriş merkezlerinin içerisinde çok salonlu
olarak faaliyet gösteriyor. Günümüzde Kayseri’de bir adet açık hava sineması
var. Mimar Sinan Parkının içerisindeki Amfi Tiyatro’da faaliyet gösteriyor.
Büyükşehir Belediyesi orada her yıl sinema günleri düzenliyor. Güzel bir
nostaljidir bu.
Sinemanın
geçmişten günümüze gelişine bakacak olursak. Neler değişti sayabilir miyiz?
Öncelikle sinemaların konseptinin
değiştiğini söylemeliyim. Çok salonlu sinemalar oldu. Sinema salonları artık
izleyenleri kendisine bağlıyor. İçerik olarak da çok pahalı filmler yapılmaya
başlandı. Türk kültürünü anlatan filmler yapılmıyor artık. Daha çok küfürlü,
bağırmalı, çağırmalı filmler yapılıyor. Yani bizim toplumumuzda tuhaf bir
rüzgâr esiyor.
’Kayseri’de
Sinemanın Serüveni’’ isimli sinemalar ile ilgili bir kitabınız var. Biraz da
kitabınızdan bahseder misiniz?
Kitabın içeriğinde Yazlık
Sinemaların nerelerde ve ne için açıldığına ağırlık verdim. Kayseri’ye
nerelerden göçler yapıldığı, gecekondu mahallelerinin bir gecene nasıl ortaya
çıktığı ile ilgili çarpıcı bilgiler verdim. Tabi bunun sonucu kurulan mahallelerin
nasıl eğlendiklerini araştırdık. Bunların dışında okul ve müesseselerin döner
sermayelerine katkıda bulunmak için sinema açtıklarını açıkladık. Daha sonra
1970’li yıllarda sinemaların ne şekilde kaybedildiği, yıkıldığı, yerlerine iş
hanlarının nasıl yaptırıldığını anlattık. Kayseri’de sinema ile ilgili
öğrenilmek istenen her şey bu kitapta mevcut diyebiliriz.
Son olarak
neler söylemek istersiniz?
İnsanın ezelden ebede giden
çizgisine baktığımız zaman her insan doğacak, büyüyecek ve ölecek. Fakat
dünyaya ne için geldiğinin şuurunda olmak lazım. Bunun şuurunda olursak dünyayı
her geçen gün güzelleştirebiliriz. Hayatı güzelleştirmekten mutlu olmanın ve
Kamil olmanın farkına varmalıyız. Bunları gerçekleştirmeden mutlu olmanın
imkânı yok. Bunun temel prensipleri ise yazmak ve okumak. Yazmayı ve okumayı
asla ihmal etmemeliyiz. Her kesimden her kademeden insanın yazması ve okuması
bu bağlamda bir şeyleri değerlendirmesi lazım.
YEŞİLHİSAR ŞEKERPARESİ
KAYSERİ DENİZ POSTASI GAZETESİNDE YAYINLANDI
RÖPORTAJ UĞUR AYAZSIN
HAZIRLAYAN LEMAN ÖZDİLEK
HAZIRLAYAN LEMAN ÖZDİLEK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder