KAYSERİNİN
YEŞİLHİSAR
İLÇESİ
Çıra Sanat Atölyesi Kurucusu Edebiyat Öğretmeni Uygur ORHAN
İle söyleşi;
KAYSERİ'NİN 50 YILLIK SANAT EMEKÇİSİ
Sohbete başlamadan önce biraz
kendinizden bahsetseniz?
Ben 1963 yılında Elazığ’da doğdum. Babam
ressam ve heykeltraşdı. Doğduğum günden bu güne resim ve heykel serüvenim devam
etmekte. Aslında edebiyat öğretmeniyim. Şu an kullandığım Çıra Sanat atölyesi
Kayseri’deki 4. atölyem. Bu atölye Alevi Kültür Merkezi’nin bünyesinde
bulunuyor. Burada sanat yaşamımı sürdürüyorum. Benim ilk etkilendiğim kişi
babamdır. Babam 1940’lı yıllarda
resim, heykel atölyesini bitirmiş. İlhan
Koma’nın arkadaşı Zühdü Mürüdoğlu’nun öğrencisi olmuş bir heykeltıraştır. Biz
Elazığ’da yaşıyorduk. Evimiz bir atölye gibiydi. İlk göz ağrım babamın rafta
duran cep kitaplarıydı. Sanatçıların hayatlarının yazılı olduğu cep kitaplarını
cebime koyar okula giderdim. Ara ara açıp bakardım. Sanata girişimi böyle
tanımlayabilirim.
Daha önce açtığınız 4 atölyeyi de göz önüne alacak
olursak Çıra Sanat Atölyesini açmaktaki amacınız
neydi?
Ben ilk başlarda sokak ressamlığı
yaptım. Sokaklarda portre çizerek başladım atölye sürecine. Daha sonra ilk
atölyem olan Lirik Art’ı açtım. Her atölye kendi dönemini bitirdi. En son Çıra
Sanat Atölyesini açtım. Bana Alevi Kültür Merkezi ‘’atölyenizi burada
açar mısınız?’’ teklifini getirdi. Bende memnuniyet ile kabul ettim. Bu atölye
ücretsiz bir atölyedir. Amacımız Orta Anadolu’nun bozkırında gençlere biraz
daha heyecan, ışık ve sanatsal üretimlerine destek olmak. Onların kendilerini
ifade edebilme kabiliyetlerini geliştirmek. Buraya gelen gençler ücretsiz bir
şekilde çok yönlü gelişiyor.
Çıra Sanat Atölyesinde ne gibi etkinlikler yapılıyor?
Gençler neler öğreniyor?
Atölyemizde gençlere Resim, Heykel,
Şiir, Müzik gibi her dalda bilgi veriyoruz. Buraya her gelen önce bir gülümseme
ile karşılanıyor. Özellikle çocuklar burayı çok sevip beğeniyor. Onlara bir
küçük lavabo yaptırdım. Onlar burada çamurla oynuyorlar, çeşitli çalışmalar
yapıyorlar. Hiçbir öğretmenin onları yargılamayacağı, öğretmenlerin onların yaptıklarını
‘’sanat eseri midir? Değil midir?’’ diye küçümsemeyeceği bir atölyedir burası.
Burada herkes kendi öz gücü ile kendini bulmayı, yeteneklerini açığa çıkarmayı
ve yaratıcı yönlerini sergilemeyi öğreniyor.
Oldukça heyecanlı birisiniz. Burada
çocukları ve gençleri sanatsal anlamda yetiştiriyorsunuz. Bu duruma bakarak
heyecanınızı çocuklara aktarabiliyor musunuz? Onlar üzerinde ne kadar etki
bırakabiliyorsunuz.
Ben heyecanımı bu minik yavrularıma
kesinlikle aktarıyorum. Buraya geldiğim andan itibaren burada bir kalabalık
varsa onlara mutlaka yapılacak bir iş gösteriyorum. Onların da kendilerindeki
acemi davranışlar yavaş yavaş törpüleniyor. Onlardan aldığım tepkiler inanın
çok güzel. (‘’Bizde yazabiliriz, bizde yapabiliriz.’’) Shakespeare demiş ki, ‘’Gerçek
şiir kurgulanmış şiirdir.’’ Yani hayal gücü ile ortaya çıkarttığın yepyeni bir
şeydir. Yoksa ders kitaplarında ezberlediğin ve onların kalıbını bulduğun ruh
ile şiir yazılmaz. Veya bir sanat eseri yapılmaz. İnsanların içerisinde mutlaka
bir yetenek vardır. Ben buna inanıyorum. Bu atölye de o yetenekleri bulmanın ve
geliştirmenin çabası içerisinde olan bir dört duvar. Yine de gerçek atölye bu
dört duvar değil.
Peki, Gerçek atölye neresi?
Gerçek atölye sokaklar. Ben çoğu
tecrübemi sokaklarda kazandım. Sokaklarda Portre resim çizdim. Daha çok insanla
daha çok tecrübe paylaştım. Ben sokaklarda karşılaştığım insanlardan çok şey
öğrendim. Kitaplardan daha fazla diyebilirim.
12 yıl Sokak ressamlığı yaptınız. Sokak
ressamlığınızdan
ve başlama nedeninizden kısaca bahsedebilir misiniz?
Kayseri’ye ilk geldiğimde deprem
yıllarıydı. O dönemlerde ortam biraz sıkıntılı. Bende oturup ‘’ne yapsam’’ diye
düşündüm. O zamanlarda elimden portre ressamlığı geliyordu. Bende yardım amacı
ile sokakta portre resim çizmeye başladım. Bu çizimlerden kazandığım paralar
ile de depremzedelere yardım ettim. Sokak ressamlığına öyle başladım. Daha
sonra da sokakları gerçek atölye olarak gördüm. Bana ok şeyler öğretti. Zamanla
çizimlerim gelişti ve değişti. Daha az çizgi ile daha çok şey anlatabilmeye
başladım. Tüm sanatçıların sokaktan öğrenecekleri vardır.
Sokaklarda yaşadığınız olayları hikayeştirdiğiniz ‘’La
Ressamçi’’ adlı bir eseriniz var. Biraz da bundan
bahseder misiniz?
Milli Eğitim Müdürlüğünün öykü yarışması
vardı. Bende sokakta portre çizerken günlük tutardım. O gün başımdan geçenleri
yazardım. Bir gün böyle bir yarışma olduğunu öğrendim. Bende bunları öyküye
çevirmek istedim. Zabıtalar bana çok fazla müdahale diyorlardı. Vergi
vermediğim gerekçesiyle benim caddeden arka sokağa gitmemi istiyorlardı. Bende
arka sokağa gitmek istemiyordum. Çünkü orada beni kimse görmeyecekti. Bende
sürekli arka sokağa geçer gibi yapıyordum. Onlar gidince de caddeye geri
çıkıyordum. Öykümde zabıtalar ile yaşadıklarıma çok fazla yer verdim. Onlardan
‘’Mavi Gömlekli Adamlar’’ diye bahsettim. Bu şekilde gerçekleşti.
Oldukça fazla çalışmanız var. Bunlardan birçoğu da
ödül
almış durumda. Kayseri’de bu çalışmalarınız gereken
takdiri görüyor mu?
Ben Kayseri halkından gereken saygıyı
görüyorum ve heyecanı alıyorum. Örneğin; Hunat Camii yanında atölyemizin
çalışmalarını sokağa koyduk. Hem modern çalışmaları hem de klasik çalışmaları
gösterdik. Halktan hiçbir tepki almadık. Hiç olumsuz tepki ile karşılaşmadım.
Sergiyi sokakta peçete satan çocuklar ile birlikte açtık. O peçete satan çocuk
oradaki resimleri gördü ve özendi. Biz bu çocuklar resim çizmeyi öğrettik.
Bugün çok iyi yerlere gelen ressam oldular.
Bir edebiyat öğretmenisiniz ve sanat ile çok fazla
ilgileniyorsunuz. Kayseri’yi sanat ve edebiyat
anlamında değerlendirir misiniz?
Öncelikle belediyelerin bu konulara çok
önem vermesi lazım. Kayseri’ye bir kitap fuarı açılmalı. Kütüphanelerin
çoğaltılarak ücretsiz okuma etkinliklerinin düzenlenmesi lazım. Varoş
mahallelere kitaplar ulaştırılması. O mahallelere ünlü yazarlar getirilerek
okuma çalışmaları yapılmalı, o çocuklar okumaya özendirilmeli. Kayseri çok
zengin ve kadim bir kent. Burada çok kültürler yaşamış. Bir kentin kent
olabilmesi için bu sanatsal faaliyetleri gerçekleştirmesi gerekir. Ben burada
dört duvar arasında ulaşabildiğim insanlara ulaşıyorum. Belediyeler ünlü
sanatçılar adına şiir yarışmaları düzenlemelidir. Bakın hep kenar mahallelerden
bahsediyorum. Oradaki insanlara ulaşmak gerekir diyorum.
Kayseri’nin sanatsal anlamda en büyük eksiği sizce ne?
Kayseri’nin bu anlamda birçok eksiği
var. Kent meydanına bir bakın hep kutu gibi binalar. Bir tane estetik mimari
yok. Kayseri kalesi ve çevresi tabelalar ile çevrili. Halka açık bir yer olması
lazım. Bence Kayseri’ye bir Sanat Sokağı yapılmalı. Daha önceleri Mimar Sinan
Parkı’nın orada bir yere sanat sokağı denildi. Fakat orası hiç tutulmadı. Çok
uzak ve halk ile iç içe değil. Sanatçı eserini orada üretecek ve orada halka
sunacak. Aynı zamanda da satabilmeli. Bu da bizden Büyükşehir Belediye Başkanına
önerimiz olsun.
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Sanat kültüründen tüm halkın yararlanıp
nasibini almasını istiyorum. Sanat bence insanı değiştiren, dönüştüren ve
iyiliğe yönelten bir araçtır. Tüm sanatlar insanlık sanatına hizmet ederler. İnsanlık
sanatı dediğim de Hümanizm. Buranın ulusal ve uluslararası tüm sanatçılara açık
bir yer haline gelmesini istiyorum. Ama emekçi insanların ve varoşların
ulaşabileceği bir düzen olmasını istiyorum.
KAYSERİ DENİZ POSTASI GAZETESİNDE YAYINLANDI
RÖPORTAJ UĞUR AYAZSIN
HAZIRLAYAN LEMAN ÖZDİLEK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder