KAYSERİNİN YEŞİLHİSAR İLÇE HALK KÜTÜPHANESİNDE 12-18 MART İSTİKLAL
MARŞIMIZIN KABULU VE MEHMET AKİF ERSOY'U ANMA HAFTASI ETKİNLİKLERİ
MEHMET AKİF ERSOY (1877-1936)
İstiklal Marşı
şairi. 1877 yılında İstanbul’da doğdu. Annesi Emine Şerife hanım, babası Temiz
Tahir Efendidir. İlk Tahsiline Emir Buhari Mahalle Mektebinde başladı.İlk
ve orta öğreniminden sonra Mülkiye Mektebine devam etti. Babasının vefatı ve
evlerinin yanması üzerine mülkiyeyi bırakıp Baytar mektebini birincilikle
bitirdi. Tahsil hayatı boyunca yabancı dil derslerine ilgi duydu. Fransızca
ve Farsça öğrendi . Babasından Arapça dersleri aldı.
Ziraat nezaretinde baytar olarak
görev aldı. Üç dört sene Rumeli , Anadolu ve Arabistan’da bulaşıcı hayvan
hastalıkları tedavisi için bir hayli dolaştı. Bu müddet zarfında halkla temasta
bulundu. Akif’in memuriyet hayatı 1893 yılında başlar ve 1913
tarihine kadar devam eder. Memuriyetinin yanında Ziraat
Mektebinde ve Darülfünunda edebiyat dersleri veriyordu.
1893 senesinde Tophane-i Amire
veznedarı Mehmet Emin Beyin kızı ismet hanımla evlendi.
Akif okulda öğrendikleriyle
yetinmeyerek, dışarıda kendi kendini yetiştirerek tahsilini tamamlamaya,
bilgisini genişletmeye çalıştı. Memuriyet hayatına başladıktan sonra
öğretmenlik yaparak ve şiir yazarak edebiyat sahasındaki çalışmalarına
devam etti. Fakat onun neşriyat alemine girişi daha fazla 1908 ‘de
İkinci Meşrutiyetin ilanıyla başlar. Bu tarihten itibaren
şiirlerini Sırat-ı Müstakimde neşretmeye başladı.
Akif, yazı ve şiirlerini hiçbir zaman
geçim kaynağı olarak görmedi. Buna rağmen onu memlekete tanıtan, halka sevdiren
asıl vasfı şairliğidir. Birinci Cihan Harbi sırasında Berlin ve Necide
(Arabistan) gitti. Çanakkale harbi, onun Berlin seyahati sırasında meydana
gelmiş , şair o günlerin ıstırap ve heyecanını orada yaşamıştır. Şair, bu iki
seyahatiyle ilgili Berlin Hatıraları ve Necid
Çöllerinden Medine’ye adlı eserini yazmıştır. Harbin son
senesinde , çok sevdiği dostu İsmail Hakkı İzmirli ile Lübnan’a
gitti.
Cihan harbi 1918’de imzalanan
Mondros Mütarekesi ile nihayete erdikten sonra, galip Devletler Türk
Vatanını parçalamak ve paylaşmak için dört taraftan saldırmağa
başlamışlardır. Harpten son derece yorgun halde çıkan Türk milleti,
vatanını müdafaa için silaha sarıldı. Akif, vatan müdafaasının
ehemmiyetini anlatmak için hutbelerle halkı, istiklalini muhafaza etmek
için savaşmaya çağırdı. Anadolu’da milli mücadele iltihaka karar
verdi.
İstanbul’dan deniz yoluyla
İnebolu’ ya çıktı. Oradan Ankara’ya Hareket etti. Konya isyanı üzerine
Konya’ya gidip, ayaklanmanın bastırılmasında mühim rol oynadı.
Sonra tekrar Ankara’ya döndü. Ankara’dan Kastamonu’ya giderek Nasrullah
Camiinde verdiği vaazlar neşredilerek memleketin her tarafına dağıtıldı. Sonra
Ankara’ya döndü. 1920 tarihinde Burdur Mebusu olarak Birinci Büyük Millet
Meclisine seçildi. 17 Şubat 1921 günü İstiklal Marşını yazdı. Meclis 12 martta
bu marşı kabul etti.
Zaferden
sonra İstanbul’a geldi. Abbas halim paşanın daveti üzerine 1923’te
Mısır’a gitti. O kışı Mısır’da geçirip, baharda döndü. Artık her
yıl kışı Mısır’da, yazı İstanbul’da geçiriyordu. Halim Paşa
geçimini karşılamayı taahhüt etti. Ertesi yaz İstanbul’a dönünce Diyanet
İşleri Riyaseti tarafından Kur’an-ı kerimi tercüme etme vazifesi
verildi. Akif yıllarca çalıştı. Sonunda bu konudaki ilmi kifayetsizliğini
anlayarak vazgeçti.
1926 yılından itibaren Mısır Üniversitesinde Türkçe dersleri
verdi. Derslerden döndükçe Kur’an-ı kerim tercümesiyle de meşgul
oluyordu, fakat bu sırada siroza tutuldu. Önceleri hastalığının ehemi
yetini anlayamadı ve hava değişimiyle geçeceğini zannetti.
Lübnan’a gitti. Ağustos 1936’da Antakya’ya geldi. Mısır’a hasta
olarak döndü. Hastalık onu harab etmiş, bir deri bir kemik bırakmıştı.
İstanbul’a geldi. Hastanede yattı, tedavi gördü. Fakat hastalığın önüne
geçilemedi. 27 aralık 1936 tarihinde vefat etti. Kabri Edirnekapı
Mezarlığına defnedildi.
ŞAHSİYETİ
Mehmet Akifin Sırat-ı Müstakim ve onun devamı olan
Sebil-ür-Reşat mecmuasında çıkan yüz kadar muhtelif makalesi, elli
kadar tercümesi ve şiirleri vardır. Fakat Akif günümüzün hatta Türk Tarihinin
en önde gelen destan şairlerinden biridir. Şiirleri edebiyat tarihimizde büyük
önem taşır.
Şiirlerinde bazen düşünce, bazen duygu ön plandadır. Aruzu en
güzel şekilde kullanan şairlerdendir. Şiirlerinde bir taraftan Hürriyet,
doğruluk, samimiyet, vatanseverlik, adalet, istiklal gibi ahlaki kıymetleri
telkin ederken, diğer taraftan cemiyetlerin çökme sebebi olan
riyakarlık, münafıklık, korkaklık , dalkavukluk, tembellik, zulüm gibi
fenalıklara şiddetle hücum
eder.
Mehmet
Akif yaşadığı devri bütün genişlik ve derinlik ile şiirlerinde
yansıtmaya çalışmış bir Türk şairidir. Yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde Türk
Milletinin içinde bulunduğu acıları, sevinçleri, ümitleri ve hayal kırıklıklarını
manzum bir tarih, bir roman, bir hikaye, bir destan havası içinde
anlatmaya çalışmıştır. Eserlerindeki kişilerde aydın, cahil, yobaz,
züppe, şehirli, dinli, dinsiz, sarhoş, gariban, külhanbeyi vs. gibi cemiyetin
hemen her kesiminden insanlardır. Çevre olarak’ta
saray,konak, cami, sokak, bayram yeri, mevlit cemiyeti, savaş yeri, mahalleler,
köhne evlerin odaları, oteller vs. şeklinde yaşadığı devrin bütün
hususiyetlerini aksettiren yerleri seçmiştir. Çalışma tarzı olarak, önce
görüp incelemeyi, not ederek veya aklında tutarak ve sonra şiir
taslakları kurup, onun üzerinde çalışmayı prensip
edinmiştir.
Müşahede
ve kompozisyona büyük önem vermiştir. Şiirinde kapalılık yok
gibidir. Her şeyi açık açık yazmaya çalışmış, müphem duygulardan, yüce ve
fizik ötesi mefhumlardan ve süslü hayallerden uzak durmuştur. Kişilerini ve
çevreyi resimvari ve heykelvari tasvirlerle
anlatmıştır. Mehmet Akif muhteva yönünden edebi
ekollerden realist, biçim verdiği değer bakımından parnascı ve bazı şiirlerinde
de natüralist bir hava içerisindedir.
Şiirlerinde şahsi üzüntüleri, arzu ve
istekleri yok gibidir. Toplumun dertlerini konu edinmiş, onlar adına gülmeye ve
ağlamaya çalışmıştır. Kötülerle, fakirlikle ve gerilikle mücadele esas
gayesidir. Akif ahlaksız edebiyata düşmandır. Samimiyetsiz, sahte
ve taklitçi olanları sevmemiştir. Şiirlerinde halk deyimleri,
atasözleri, halk kelimeleri bol bol yer
alır.
Şiirleri manzum hikayeler, hitabet şiirleri, lirik şiirleri didaktik
muhtevalı, lirik şiirleri vatani, milli ve dini coşkunluklara dolu,
taşlama şiirleri de şakadan hicve kadar uzanan tenkitleriyle doludur. Mehmet
Akif şiirlerini çoğunlukla kuralsız nazım şekilleriyle yazmıştır.
Vezin olarak yalnız arzu kullanmış, ama heceye de karşı olmamıştır. Üslubu,
şiirlerindeki olaydan ve fikirden daha önce göze çarpar. Süse ve yapmacığa
kaçmadan yaşayan halk ifadeleriyle kurulmuş, çekici bir anlatışı
vardır. Halk dili ve üslubunu hemen her şiirinde kullanmasına rağmen, bu
konuda en çok muvaffak olduğu eseri Asım oldu. Bol fiil ve sıfat
kullandığı şiirlerinde aşırı sadelikten ve yapma dilden kaçınmış, servet-i
Fünuncuların ağır ve cansız lisanından da uzak
durmuştur.
Şiirlerinde tahkiye, tasvir,
hitap, muhavere gibi bütün anlatım yollarını başarıyla kullanmıştır. Bilhassa
karşılıklı konuşma anlatım yolu onun şiirlerinin en önde gelen
özelliklerinden olmuştur. İç ahenk, daha çok lirik şiirinde görünür. Fazla
mecaz kullanmaktan kaçınmıştır. Memleketin sosyal meseleleri, şahit olduğu elem
verici olaylar ve çilekeş Anadolu insanlarının halini sıkça
şiirlerine konu edinerek eli almış, duygu ve düşüncelerini samimi
ifadesiyle dile getirmiş, çare için çeşitli teklifler öne sürmüştür. Osmanlı
Devletinin Tanzimatın İlanıyla başlayan, meşrutiyet ilanlarıyla devam
eden ve İttihat ve terakki Partisinin iktidarı zamanında son hadde vardırılan
yıkılışa götürücü hareketlerle kısa zamanda tarih sahnesinden silinmesi,
dünyadaki Müslümanların ilim ve teknikte Avrupa’dan geri kalmış olması ve
başsız kalarak her birinin ayrı ayrı yollar tutup parçalanmaları karşısında,
feryat edici şiirleri vardır.
Mehmet Akif milletini ve dinini seven, insanlara karşı merhametli bir
mizaca sahip, şair tabiatının heyecanlarıyla dalgalanan, edebi bakımdan
kıymetli şiirlerin yazarı meşhur bir Türk şairidir. İstiklal Marşı
şairi olması bakımından da “Milli Şair” ismini
almıştır.
ESERLERİ
Eserlerinin umumi unvanı Safahattır ve ilk eseri yalnız bu adı taşır.İkinci
kitabının adı Süleyman iye kürsüsündedir. Hakkın sesleri üçüncü Fatih
Kürsüsünden dördüncü, Hatıralar beşinci, Asım altıncı, Gölgeler
yedinci, kitabının adıdır. Bunlar, değişik tarihlerde
devalarca basılmış olup, hepsi birlikte safahat adı altında toplanmıştır.
Safahattaki mısraların tamamı 12 bini bulur. Şiirlerinden İstiklal Marşı,
Bülbül, Ordunun Duası, Çanakkale gibileri bestelenmiştir.
Akif, İstiklal Marşı şiirini millet için yazdığını ifade ederek
safahatına almamıştır.
İSTİKLAL MARŞI
Bir milletin varlığını ve istiklalini gösteren milli sembollerinden
biridir. Bayrakta böyle bir semboldür. İstiklal Marşları, sembolü olduğu
milletin hususiyetlerini övücü bir dille anlatan bir güfteye ve özel bir
besteye sahiptirler. Milletlerin milli günlerinde, resmi törenlerinde, çeşitli
milletlerarası karşılamalarda çalınıp söylenmektedir. İstiklal marşının
çalınıp söylendiğini duyan herkesin saygı duruşuna geçmesi mecburidir.
Türk İstiklal Marşını Mehmet Akif ERSOY yazmış Zeki ÜNGÖR
bestelemiştir. İstiklal Marşı, Milli Mücadelede henüz ilk zaferlerin elde
edilmediği bir dönemde yazılmıştır. Vatanın kurtarılması savaşında şiirin
manevi bir kudret olduğunu göz önünde tutan Garp
Cephesi Kumandanlığı, askerleri şevklendirmek üzere bir marş yazılmasını
arzu etmiş ve maarif vekaletince bu hususta bir müsabaka açılmıştır. Yarışmaya
724 şiir gelmiştir. Fakat, bunlar arasında istenilen şiir yoktu. Böyle bir destani
şiiri yazacakların başında Mehmet Akif , İlk akla gelen şairdi.
Amma o, müsabakaya katılmamıştı. Çünkü, kazanacak sanatkara mükafat
verilecekti. Akif, vatanın kurtulacağı , hürriyet ve istiklalimize
kavuşacağımız gibi hususlarda mili duyguların para ile haykırılamayacağı
düşüncesiyle yarışmaya iştirak etmemiştir.
Devrin Maarif Vekili Hamdullah Suphi (Tanrı över) durumu öğrenince,
Akif’e bir mektup göndererek iştirak etmemesindeki sebebin ortadan
kaldırılacağını matlup şiiri vücuda getirmesinin maksadın husulü
için son çare olduğunu ifade etti ve memleketi bu müessir telkin ve tehyiç
vasıtasından mahrum bırakmamasını rica etti. Bunun üzerine Milli
Mücadeleye başından beri katılan , vilayetleri dolaşarak halkı
aydınlatan, “ Sevr Muahedesi paçavrasının yırtılması gerektiğini”
söyleyen ve marşın heyecanını daha savaşın başından beri gönlünde taşıyan
şair, birkaç gün içinde bunu bir şiir halinde dile
getirdi.
Kahraman
Ordumuza ithaf edilen İstiklal Marşı , ilk olarak ANKARA’da 17
Şubat 1921 günü Hakimiyet-i Milliye Gazetesinde ve Sebilürreşad
Mecmuası’nda neşredildi. 1Mart 1921 tarihinde toplanan mecliste mebusların
isteği üzerine , zamanın maarif vekili Hamdullah Suphi tarafından üç kere
okunan Mehmet Akif’in şiiri, Meclisin 12 Mart 1921 tarihli toplantısında
resmen “MİLLİ MARŞ” olarak kabul edildi ve ayakta dinlendi. Nakdi mükafat
orduca konulduğu için, bunu almamanın doğru olmayacağını düşünen Mehmet
Akif , o zaman için çok kıymetli olan parayı fakir kadın ve çocuklara iş
öğretmek ve onları yoksulluktan kurtarmak maksadıyla kurulan bir teşekküle
bağışladı.
İstiklal Marşı 10 kıta ve 41 mısradan müteşekkil olup törenlerde
ilk iki kıtası söylenir.
HAZIRLAYAN LEMAN ÖZDİLEK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder