YEŞİLHİSAR
İLÇESİ
Bize Kendinizi Tanıtır mısınız?
“Uzun ince bir yoldayım,
Gidiyorum
gündüz – gece ….” Demiş ya Ozan, işte öyle…
1963
yılının Haziran ayında Kayserinin Yeşilhisar İlçesinde, ilçelerin en güzelinde
dünyaya geldim. Bu yüzden de kendimi hep
şanslı hissettim, çünkü Yeşilhisar’da doğmanın, Yeşilhisarlı olmanın, oranın
ekmeğini yiyip, havasını teneffüs etmenin bir ayrıcalık olduğuna hep inandım.
İlkokulu ve İmam Hatip Lisesi’ni
Yeşilhisar’da bitirdim. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden,
1994 yılında Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Din Felsefesi
Yüksek Lisans Alanından mezun oldum. Yurdumun çeşitli yerlerinde Yirmi Sekiz yıl şerefle öğretmenlik ve
yöneticilik görevlerinde bulundum. Halen İldem Emekli Öğretmen Ramazan
Büyükkılıç Ortaokulu Müdürü olarak görev yapmaktayım.
Yeşilhisar İlçemizi bize
anlatır mısınız?
Seve ,seve… Yeşilhisar’ı Tarihi,
Coğrafi Konumu ve Ulaşımı, Nüfus Yapısı, Eğitim, Kültür ve Turizmi, Sosyal yapısı ,
Yemek ve Eğlence Kültürü, Tabii güzellikleri gibi konular açısından incelemek
gerekmektedir.
Önce tarihi hakkında bilgi verir misiniz?
Yeşilhisar Tarihi hakkında çeşitli ansiklopedilerde ve
Web sitelerinde geniş ve oldukça güzel resimlerle süslenmiş bilgilere ulaşmak
mümkündür.
Ama özetle anlatmak gerekirse; Yeşilhisar
in kuruluşu kesin olarak bilinmemekle beraber, tarihlerin kaydedebildiği ilk
zamanlarda Hititlerin meskun olduğu tespit edilmiştir. Hititlerden sonra
Persler yaşamış , M.Ö.3500 yıllarında da İskender in emrine geçmiştir. Pers
Komutanı Orgüs Oktav, Komutan ve ünlü hatip Ciceron'u Kapadokya meselesini
halletmek üzere buraya göndermiştir. Böylece M.Ö. 317 yılında bu bölge Roma
İmparatorluğu'nun hakimiyetine geçmiştir. Kapadokya bölgesinin sekiz büyük
şehri içinde adı geçen KBISTRA veya SİYİERA bugünkü YEŞİLHİSAR'dır . M.Ö. 256 yılında İran’ın , sonra tekrar Bizans İmparatorluğu'nun
hakimiyetine giren Kbistra, M.S. 20 yılında Yeşilhisar, Romalılar'ın eline
geçti. Adi KUViSTRA olarak değiştirildi. Halk 313 yılında ilan edilen Milano
Fermanı'na kadar, Roma döneminin zulmünden çok çekti. İmparatorun Hıristiyanlığı kabulü ile
birlikte Yeşilhisar, Ürgüp un Göreme'siyle birlikte önemli bir dini merkez
haline geldi.
Roma Kralı I. Teodesyos, imparatorluğu iki oğlu arasında
paylaştırınca Yeşilhisar, Bizansin hissesine düştü ve doğrudan İstanbul'a
(Kostantinapolis) bağlandı. Halen Yeşilhisar da bu doneme ait yazılı taslara ve
diğer tarihi eşyalara rastlanmaktadır. 672 yılında Battal Gazi'nin fethi ile
ilk defa Müslümanların eline geçmiştir. Yeşilhisar zaman içerisinde iki defa daha
Bizans hakimiyetine girmişse de önce Abbasi'ler sonra Danişment'ler tarafından
geri alınmıştır. 1114 yılında Selçuklular'a, sonra Ilhanlilar'a, daha sonra da
1324 yılında Melik Ertana Devleti'ne geçmiştir. Sultan Alparslan; Malazgirt'te
Bizans İmparatoru Romen Diojen i büyük bir yenilgiye uğratınca bütün Anadolu
ile birlikte Yeşilhisar da Selçuklular'ın eline geçti. Bu donemde Yeşilhisar,
Develi Karahisar olarak anıldı. Karahisar anlamına gelen Zencibar in Türkçe ye
tercüme edilmesi ile bu isim elde edilmiştir. Halk 1071 tarihinden itibaren
Müslüman olup Türkçe konuşmaya başladı; sanat ve kültür bakımından da tamamen
doğuya bağlandı. Bir sure Karamanoğulları egemenliğine giren Yeşilhisar
(Karahisar) Yıldırım Beyazıt zamanında Osmanlılar'ın hakimiyetine geçmiş fakat
Timur'un Anadolu'yu istilası ile tekrar Karamanoğulları'nın hakimiyetine
girmiştir. Osmanlı döneminde Yeşilhisar'ı yöneten Karamanoğlu Ahmet Bey buraya
çok hizmet etti. Şehrin güneyindeki Dündarlı Suyu'nun Yeşilhisar Ovası'na
dökülmesini sağlayarak kendi adıyla anılan Karamanoğlu Hark ini açtı. Şehrin
batısında da Karaman Yolu'nu inşa etti. Karamanoğlu Ahmet Bey in 1463 yılında
ölümünden sonra Fatih Sultan Mehmet, bu beyliği ortadan kaldırıp Yeşilhisar'ı
Cem Sultan'ın kardeşi Sultan Mustafa'ya verdi. Ayrıca ordunun değerli
komutanlarından biri olan Karacabey, konaklama sırasında vefat etmiş ve kendisi
Köşk Tekkesi diye anılan makama defnedilmişti. Bugün Karacabey adi ile anılan
mahalleye bu isim, o büyük komutandan dolayı verilmiştir.
Yeşilhisar'dan Osmanlı
sarayına damat olarak giren Hamza Paşa devlet hizmetinde büyük yararlılıklar
gösterdi. Hamza Pasa 1724 yılında Yeşilhisar da doğdu, 1740 yılında İstanbul a
giderek Saray da Silahtarlığa ve daha sonra da Vezir-i Azamlığa kadar yükseldi.
İlçede onun adıni taşıyan tarihi bir cami halen ibadete açıktır. Damat İbrahim Pasa, doğum yeri olan Muskara
Koyu'nun Nevşehir yapmak için etrafta bulunan önemli merkezlerin askeri ve mali
güçlerini ferman ile Nevşehir'e kaldırırken Yeşilhisar'in Zencibar Kalesinde
mevcut olan 39.000 akçe tımar ile otuz üç neferlik muhafız birliğini de
Nevşehir e götürdü. O tarihten sonra Yeşilhisar eski önemini kaybetti. Osmanlı
döneminde Yeşilhisar da fıkıh, tasavvuf, felsefe ve edebiyat alanlarında unlu
kişiler yetişmiştir. Koyunlu Baba, Mir atı Dede, Kocabeyoğlu Hacı Ali Rıza,
Koçum-zade Mehmet Efendi ve Ömer Gulşani Dede bunlardan bazılarıdır.
Osmanlı Padişahlarından
III. Mustafa zamanına kadar Karaman Eyaletinin Niğde Sancağı'na bağlı bir kaza
merkezi olan Yeşilhisar 1856 yılında Nahiye olarak Kayseri ye, 1902 yılında
İncesu İlçesi'ne bağlandı.O zamana kadar Develi Karahisar adıyla anılırken isim
benzerliği olan yerlerle karıştığı için 1945 yılında Yeşilhisar olarak
değiştirildi. 1945 yılında yapılan müracaatla Kayseri ye bağlanan Yeşilhisar,
11.06.1947 tarih ve 5071 sayılı kanun ile ilce olmuştur.
Coğrafi konum ve ulaşımı hakkında bilgi verir misiniz?
Yeşilhisar, Kayseri'nin
güney-batısında ve şehre 63 km uzaklıktadır. 34 derece doğu boylamı, 38 derece
kuzey enleminin kesiştiği noktada ve Akdeniz'i Karadeniz e bağlayan demir ve
karayolunun üzerindedir. Denizden yüksekliği 1100 m ve yüzölçümü 978 km2 dir
.Kuzeyde İncesu, güneyde Yahyalı, doğuda Develi ilçeleri, Bati da Nevşehir in
Ürgüp ve Derinkuyu ilçeleriyle komşudur.
İlçede, İç Anadolu Bölgesinde
görülen kara iklimi hakimdir. Yazlar sıcak ve kurak, kıslar- güney iklimine
açık olması nedeniyle- nispeten ılık geçer. Yağışlar genellikle mahsulün suya
ihtiyaç duyduğu aylarda az düşer ve mevsim kurak geçer. Bir yıllık yağış
miktarı ortalama olarak m2 ye 200-270 kg dir. Bu miktarın büyük bir kısmı Kasım,
Aralık, Ocak, Şubat, ve Mart, aylarında düşer. İlçenin 10 km güneyinde şifalı
maden suyuyla meşhur İçmeceler vardır. Ülkenin dört-bir yanından buraya her yıl
çok sayıda insan şifa bulmak için gelir.
İlce, kendi adıyla anılan ovanın
bati ucunda Kale Dağı'nın doğuya uzanan etekleri üzerinde kurulmuştur. Kuzeyden
güneye doğru sürekli esen temiz hava tabakasının etkisi altındadır. Erciyes in
karlı tepeleri ilçeden görülmektedir. İlce
düz ve çok geniş bir ovaya sahiptir ve çevresi Erciyes, Toroslar'ın bir kolu
olan Demir Kazık ve bazı irili ufaklı dağlarla çevrilidir. Bu dağlardan inen
yer üstü suları ilçenin doğusunda bulunan Yay Gölü ve Sultan Sazlığı'nı
oluşturmuştur. İlçede İç Anadolu da
bulunan ve çok eski bitki örtüsü görülür. Az miktarda meşe ormanı mevcuttur. Çay
ve dere kenarlarında kavak, söğüt ve çalı bulunur.
Ulaşım konusuna gelince: İlçemiz ulaşım yönünden şanslı bir
konumda bulunmaktadır. Kayseri ye 63 km uzaklıktadır. Akdeniz’i Karadeniz e bağlayan
E-23 Karayolu ile demiryolu ilçemizden geçmektedir. İlçemize kara, hava ve
demiryolu ile ulaşmak mümkündür. Yeşilhisar, Ankara ya 364 km uzaklıkta olup,
karayolu ile 4 saat gibi kısa bir surede ulaşılabilir. Ayrıca Nevşehir’e 55 km,
Niğde’ye 60 km mesafededir.
Yeşilhisar’a
Kayseri Otobüs Terminalinin yanında bulunan Batı Garajından her yarım saatte
bir kalkan araçlarla ulaşılabileceği gibi Akdeniz İllerine seferi olan otobüs
işletmeleri aracılığı ile Türkiye’nin her yerinden ulaşım mümkündür. Ayrıca
Ankara- İstanbul’dan Adana bağlantılı çalışan Trenlerle de ulaşım mümkündür.
Eskiden İstanbul - Bağdat Treni de
ilçemizden geçerdi, ama savaşlar ve karışıklıklar nedeniyle DDY’nın bu seferi
iptal ettiğini zannediyorum.
Nüfus durumu nasıl acaba?
Nüfus maalesef, ekonomik sıkıntılar, işsizlik ve tarım
arazilerinden istenilen verimin alınamaması nedeniyle her geçen yıl
düşmektedir. 2000 Yılı Nüfus Sayımı sonuçlarına
göre merkez nüfusu 13.586, köylerin nüfusu 11.244 olup, toplam nüfus 24.830 iken; 2011
yılı adrese dayalı nüfus sayımı sonuçlarına göre ilçenin yeni
nüfusu 8956 ilçe merkezi, 7800 köylerin nüfusu olmak üzere, toplam
16756 kişiye düşmüştür. Yıllık nüfus
artış hızı şehir merkezinde binde 13.21, köylerde ise -10.77 olup, toplamda ise
1.64 nüfus artışı görülmektedir.
Yeşilhisar İnsanının eğitim ve
kültür hayatı nasıl?
İnsanımız eğitim ve kültüre çok
önem vermektedir. Daha öncede bahsettiğimiz gibi tarihten günümüze Yeşilhisar,
bu topraklara devlet yönetiminde , bürokraside, orduda, din hizmetleri
alanında, siyaset alanında, üniversite ve
bilim alanında hizmet veren
sayısız insan yetiştirmiştir. Bunlar arasında, Geçmişte Vezir-i Azam’lık
makamına yükseleninden tutunda, günümüzde çok sayıda Profesör, General, Vali,
Kaymakam, Emniyet Müdürü, Millet Vekili, Hakim, Savcı, Avukat, Doktor vb.
bulunmaktadır. Bu gün Türkiye’nin neresine giderseniz gidin; en ücra köşesine
bile gitseniz, oraya hizmet veren bir
Yeşilhisarlı bulursunuz. Bu durum tabi
Yeşilhisarlının eğitim ve kültüre verdiği önemle birlikte, geçmişten ve
günümüze İlçemizde görev yapan bir birinden kıymetli yönetici ve eğitimcilerle
de ilgilidir. İlçemizde okuma yazma oranı halen
erkeklerde ve kadınlarda yüzde 100’e yakındır. İlçede kullanılan tarım
arazisinin yaşlı olması, sulama suyunun yetersizliği, tarım maliyetini yüksek
olması bir açıdan eğitim oranının da
yükselmesi ve ülke genelinde başka alanlarda görev almalarını tetiklemiştir. Nüfus
oranlarının düşüşü de bunu göstermektedir.
İlçemizde İlköğretim cağındaki tüm çocuklarımıza eğitim
olanağı sağlanmış durumdadır. Derslik basına merkez ilköğretim okullarında 30,
köy ilköğretim okullarında 20, lise ve dengi okullarda 17 öğrenci düşmektedir.
İlçe genelinde 20 öğrenciye 1 öğretmen düşmektedir. Yeşilhisar, eğitim yönünden
tarihin her döneminde ileridedir. Tarihçesinden de anlaşılacağı üzere
asırlardır pek çok milletin ikametgahı olmuştur. Özellikle 1960’li yıllardan
sonra okullaşma oranı artmış, halen; 6 ilköğretim okulu, 4 lise ve dengi okul
vardır. Köylerimizde ise 8 köy haricinde her köyde ilköğretim okulu bulunmakta,
diğer köylerde öğrenci şayisinin yetersizliği nedeniyle merkeze taşımalı eğitim
yapılmaktadır.
İlçemiz kültür bakımında tipik
orta Anadolu kültürüne sahiptir.Eğitim düzeyinin yüksek olması, geleneklerine bağlı, ama kültürel yönden
zengin bir halk oluşturmuştur. Geleneksel el sanatları, gelinlik kızların çeyiz
hazırlıkları, halıcılık, özellikle Soğanlı Köyünde bez bebek yapımı halkın
kültür sanat uğraşları arasındadır. Tezgahlarda üretilen halı kilim ve namazlık gibi dokumacılık sanatı
verilen emeği karşılamadığı için son zamanlarda yok olmaya yüz tutmuştur.
Yeşilhisar turizm potansiyelimiz açısından da
önemli bir ilçemiz, değil mi?
Evet, hem de çok önemli… Soğanlı Harabeleri, Sultan Sazlığı, Doğanlı
Yeraltı Şehri, Erdemli Harabeleri dünya turizmi açısından çok önemli merkezler.
Ayrıca Yeşilhisar’ın Kapadokya Bölgesi, Erciyes, Demirkazık, Kapuzbaşı
Şelaleleri gibi turizm mekanlarına yakın olması ve güzergah teşkil etmesi
turizm açısından, İlçeyi daha önemli hale getirmektedir.
Bu mekanlar hakkında biraz bilgi verir misiniz?
Soğanlı dördüncü yüzyıldan itibaren Kapadokya'daki önemli
merkezlerden biri olmuş ve önemini 7 ve 8. yüzyıllarda da sürdürmüştür.
Türkler, bölgeye yerleşmeden önce Doğu Roma İmparatorluğu hüküm sürmüş; buraya
yerleşen halk kayaları oyup evler, kiliseler, depolar, toplantı alanları
yapmış; tarım, hayvancılık ve bağcılıkla uğraşmışlardır. Köy, Battal Gazi
tarafından Bizanslılar'dan alınmıştır. Yerleşimi kolay, korunması rahat olan
Soğanlı Vadisi halkı, çok tehlikeli günlerde yakınlarda bulunan Doğanlı ve
Derinkuyu yeraltı şehirlerine sığınabiliyorlardı. 850 yıllarında Soğanlı vadisinde 200 kadar
kilise ve manastır bulunmakta idi. Halen 50 kadar freskli kilise vardır. Ancak
bunların 10 kadarını gezmek mümkündür. Diğerlerinin kapısı ve pencereleri
örülerek kapatılmış güvercinlik olarak kullanılmaktadır. Vadide 400 kadar da
kaya oyuğu vardır. Bu oyuklar bugün kullanılmamaktadır. Bugün Soğanlı kaya kiliseleri ve yerleşim
yerleri için çok büyük bir tehlike mevcuttur. Bu tehlike tepe üstlerinden kopan
iri kaya parçalarının kubbeli kaya kiliselerine çarpması ve onları tahrip
etmesidir. Ayrıca yağmur sularının ve rüzgarın yaptığı erozyon da tahribata
neden olmaktadır.
Yukarı Soğanlı 1934 yılına kadar
Kale Köyü'ne bağlı yayla olarak kullanılırken bu tarihten sonra ayrı bir köy
olmuştur. Tüflerin üzerinde kurulu olan Soğanlı, peri bacalarının güzelliği ile
tanınır. 50'ye yakın kaya kilisesi ve mağara vardır. Mağara ve kiliselerde
mezarlar, İsa Peygamber ve havarilere ait resimler bulunmaktadır. Arazinin dar
olması nedeni ile köyden göç fazla olmuştur. Ancak; günümüzde turizme verilen
önem neticesinde köy tekrar canlılığa kavuşmuş, yerli ve yabancı turistlerin
ilgi odağı haline gelmiştir.
Kubbeli Kilise
14. asırda son şeklini almıştır.
Diğerlerinden farkı, kayaların dışı da boyanarak ve işlenerek muntazam kubbeli
bir kilise haline sokulmuş olmasıdır. Kubbenin dışı da boyanarak tezyin
edilmiştir. Bu boyalar yüzyıllardır kaybolmadan, silinmeden bugüne kadar
gelmiştir. Kilise iki katlı olup iç kısımları diğer kiliselerde olduğu gibi
fresklerle doludur.
Karabaş Kilisesi
Soğanlı'da yer alan Karabaş
Kilisesi 6. yy'da inşa edilmiştir. Kilise Roma döneminin karakteristik
özelliklerini taşır. Kilise ve duvarları 11. ve 13. yüzyıllarda tekrar inşa
edilmiştir. İlk olarak basit çizgiler ve motiflerle süslenmiştir. Freksler 11.
yüzyılda toprak boya ile yapılmıştır. Yağlı boyanın keşfinden sonra toprak
boyalar yerine yağlı boyalar kullanılmıştır. Bu kilise Soğanlı'nın sanat değeri
bakımından en büyük ve en güzel kilisesidir. Kilise dört kısımdan oluşur.
Peygamber İsa'nın doğumu, vaftizi, havlu ile kurulanması, dini mücadeleleri,
çarmıha gerilişi ve Saint Jean'in canavarı boğuşu gibi kompozisyonlar, 12
havarinin ve diğer azizlerin resimleri, Bizans ve Türk (Selçuklu) motifleri kilisenin
iç duvarlarını süslemektedir.
Saklı Kilise
Küçük Kubbeli kilisenin alt
katına Saklı Kilise denir. Saklı Kilise'nin yakınlarında daha başka kaya
kiliseleri ve kaya yerleşimleri bulunmaktadır. Ancak onların fazlaca sanat
değeri yoktur. Saklı Kilise ye kuzeyinde bulunan kapıdan girilir. Güneyinde üç
bitişik odası daha bulunmaktadır.
Yılanlı Kilise
14. asırda yeniden
resimlendirilen kilisenin ilk yapısı çok eskidir. Burada bulunan
kompozisyonlar, diğer kiliselerde yoktur. Kilise üç bölmelidir. Üçüncü bölme
yontma taş ile inşa edilmiş olup sonradan yıkılmıştır. Kilisenin duvarları,
karşılıklı harp nizami almış mızraklı askerler, Isa ve azizlerin resimleri ile
süslenmiştir. At üzerinde olan Saint Jean'in yılana ve kurtlara saldırısı
tasvir edilmektedir.
Tahtalı Kilise
Beşinci veya altıncı yüzyılda
yapıldığı sanılmaktadır. Daha sonraki yüzyıllarda İsa'nın vaftizi, havariler,
azizler, koruyucu melekler, at üstünde bulunan Saint Jean'in canavarı öldürüşü
gibi tasvirler, kompozisyonlar, portreler, Bizans motifleriyle süslenmiştir.
Soğanlı Bez Bebekleri
Soğanlı için el sanatları,
ekonomisi ve turizmi açısından önemli bir unsur da Soğanlı Bez Bebekleridir. Bölgenin en ünlü ürünü rengarenk kumaşlarla yapılan şirin ve sempatik
bez bebekler, tüm bölgeye hakim olmuştur. Kapadokya'nın geneline yayılan
otantik bez bebekler Soğanlının önemli gelir kaynaklarından biri sayılıyor.
Geleneksel olarak evlerde köy kadınları tarafından yapılan, tahta bir iskelet
üzerine sarılan pamuk ve renkli bezlerle çeşitli büyüklüklerde üretilen bez
bebekler, en son olarak basit yüz makyajı ile tamamlanıp tezgahlardaki
yerlerini almaktadır. Köydeki bir annenin kendi çocuğu
için yaptığı bir bez bebeğin , Köyü
ziyarete gelen bir turist tarafından beğenilerek satın alınması, Bez Bebek
sektörünün doğmasına ve ekonomiye kazandırılmasına sebep olmuş, bölge
turizminin vaz geçilmezi ve maskotu
halini almıştır.
Sultan Sazlığı hakkında bilgisi olmayanları
aydınlatır mısınız?
Sultansazlığı dünya Kültür Mirası Koruma Alanı, Yeşilhisar İlçemiz sınırları içerisinde kalmaktadır. Dört tarafı dağlarla çevrili kapalı bir havzasının en alçak kesimlerinde yer
alır. Sultansazlığı’nın içerisinde yer aldığı arazinin deniz seviyesinden
ortalama yüksekliği 1074 m. olup ortalama eğimi de %2’dir.Sultansazlığı Koruma
Alanı’nın kuzeyinde Erciyes Dağı ( 3916 m. ) , doğusunda Develi Dağı ( 2074 m.
), güneyinde Aladağlar ( 3373 m. ) ve batısında ise Karadağ ve Hodul Dağı (
1937 m. ) bulunmaktadır. Yeşilhisar İlçesine 18 Km. uzaklıkta olup Kayseri
İlinin 90 Km. güneyindedir.
Sultansazlığı, çevresinde yer alan
önemli yerleşim alanlarından Niğde İline 60 Km, Nevşehir İline 80 Km, Adana’ya
255 Km., İstanbul’a 770 Km ve Ankara İline 316 Km mesafede olup asfalt karayolu
ile kolayca ulaşılabilmektedir. Kayseri, ülkemizin demir yolu ağının önemli bir
kavşağını oluşturması nedeniyle Sultansazlığı’na Kayseri bağlantılı olarak
İstanbul, Ankara, Mersin, Adana, Niğde ile Doğu ve Güneydoğu’daki birçok ilden
demiryolu ile ulaşmak mümkündür. Ayrıca, Sultansazlığı’na, İstanbul – Kayseri
tarifeli uçak seferleriyle de ulaşmak mümkündür.
Adını ve ününü Osmanlı İmparatorluğu Dönemindeki Sultanların avlak
yeri olmasından alan Sultansazlığı, Jeolojik devirlerde volkanik bir dağ olan
Erciyes Dağı’nın yükselişiyle birlikte oluşan Develi-Yahyalı-Yeşilhisar
İlçeleri arasında kalan 319.000 Ha.’lık kapalı su toplama havzasının ortasında
bulunmaktadır. Sultansazlığı, step ekosistemi içerisinde eşine az rastlanan
tatlı ve tuzlu su ekosistemini bir arada bulundurması, İç Anadolu step
ekosistemi içerisinde sahip olduğu zengin biyolojik çeşitliliği ve Afrika ile
Avrupa arasındaki göçmen kuşların kullandığı iki ana kuş göç yolunun bu alanda
kesişmesi nedeniyle ülkemizdeki en önemli sulak alanlardan birisidir.
İlk olarak 1971 yılında, Orman Bakanlığı tarafından Sultansazlığı Yaban Hayatı Koruma Sahası olarak ilan edilerek koruma altına alınmıştır. 1984 yılında, Uluslar
arası BERN Sözleşmesi (Avrupa nın Yaban Hayatı ve Yaşam Ortamlarının Korunması
) kapsamında Doğal Yaşamın Ortamı olarak belirlenmiştir.
1993 yılında Sultansazlığı 1. Derece Doğal Sit Alanı olarak ilan edilmiştir .Sultansazlığı ulusal olduğu kadar uluslararası alanda da önemli bir Sulak Alan olmuştur.
Bir Sulak Alanın RAMSAR Sözleşmesine göre uluslar arası anlamda önemli olduğunun kabul edilebilmesi için Uluslar arası Öneme Sahip Sulak Alanları Belirlemede kullanılan 4 ana kriterden en az birine sahip olması yeterli görülürken, Sultansazlığı’nın bu 4 ana kriterden 3 tanesinin özelliklerine sahip olduğu görülmektedir. Bu özellikler;
1993 yılında Sultansazlığı 1. Derece Doğal Sit Alanı olarak ilan edilmiştir .Sultansazlığı ulusal olduğu kadar uluslararası alanda da önemli bir Sulak Alan olmuştur.
Bir Sulak Alanın RAMSAR Sözleşmesine göre uluslar arası anlamda önemli olduğunun kabul edilebilmesi için Uluslar arası Öneme Sahip Sulak Alanları Belirlemede kullanılan 4 ana kriterden en az birine sahip olması yeterli görülürken, Sultansazlığı’nın bu 4 ana kriterden 3 tanesinin özelliklerine sahip olduğu görülmektedir. Bu özellikler;
·
Step ekosistemi içerisinde tatlı ve
tuzlu su ekosistemini bir arada sahip olması
·
Kayda değer miktarda nadir, nesli
tehlike altındaki bitki ve hayvan türlerine barındırması;
20.000
‘nin üzerinde su kuşunu düzenli olarak
barındırması ve popülasyonları hakkında veri edinmenin mümkün olması,130.000
civarında su kuşunun bu alanda bulunması ve toplam olarak da 251 kuş türüne
sahip olması nedeniyle 1994 yılında
17.200 Ha.’lık alan RAMSAR Alanı olarak ilan edilerek, Uluslar arası Öneme Sahip Bir Sulak Alan
olarak kabul edilmiştir.
2006 yılında sınırları revize edilen Tabiatı Koruma Alanı statüsü,
alanın aktüel durumu ile Milli Parklar Kanunundaki Tabiatı Koruma Alanı tanımı
ile örtüşmemesi nedeniyle GEF-II Biyolojik Çeşitlilik ve Doğal Kaynak Yönetimi
Projesi kapsamında Sultansazlığı’nın statüsü Sultansazlığı Milli Parkı olarak ilan edilmiştir.
Sazlık içinde Eğrigöl, Sarpgöl ve
Acıgöl adlı üç göl bulunmaktadır. Bu göllere orman işletmesine ve şahıslara ait
kayıklarla turlar düzenlenmektedir. Sazlıkta yetişen kandıralar ve
kamışlar halk tarafından biçilerek gerek inşaat alanında gerekse hasır ve
yastık gibi döşeme eşyalarının yapımında kullanılır. Özellikle kamışların son
yıllarda Avrupa ülkelerine ihraç edildiği ve oralarda vitrin süslemesi ve
dekorasyonda kullanıldığı bilinmektedir. Doğanın dengesini ve çevre güzelliğini
sağlayan Kuş Cenneti, nilüfer, süsen, ve papatya gibi çiçeklerle bezenmiştir.
Birde Yer altı şehrinden söz
etmiştiniz?
Evet, Doğanlı Yeraltı Şehri; Derinkuyu'daki yeraltı şehrinin bir benzeri Doğanlı Köyü'nde
tesadüfen bulunmuş, turistik değeri anlaşılarak restorasyon çalışmalarına
başlanmıştır. Kayseri Valiliği konu ile ilgilenerek yeraltı şehri için ödenek
ayırmış, çevre düzenlemesi ve ışıklandırma çalışmaları başlamıştır. Doğanlı
yeraltı şehri, Kayseri Adana Karayolu üzerindedir. Kayseri'den Niğde yönüne giderken 80. km.'de
(Araplı Yokuşu'nu çıktıktan sonra) sola dönülerek üç km. daha gidilerek
ulaşılır. Yer altı şehri Kayseri'ye 80 km; Niğde'ye 50 km, Nevşehir'e 75 km, Ürgüp'e
70 km. Derinkuyu'ya 50 km. uzaklıktadır.
Turizm Değerleri yönünden eklemek istediğiniz
başka bir şey var mı?
Bir de, Erdemli harabelerine değinmek gerekir.
Aslında yapısal yönden ve tarihi açıdan Soğanlıdan bir farkı olmayan Mekan,
biraz fazla tahrip edilmiş, sahip olduğu değerler çokça yıpranmıştır. Ama iyi
bir Restorasyonla belki bazı özellikleri
tekrar kazandırmak mümkündür. Hele Mekanda bulunan ve “Saray” diye
isimlendirilen yerin tarihi ve mimari özelliklerinin önemli olduğunu tahmin ediyorum.
Yeşilhisar’ın değerlerinden bahseder misiniz?
Yeşilhisar’ın sahip olduğu en önemli değer, İnsanıdır.
Yeşilhisar Halkı, hoşgörülü ve sevecendir. Bir birlerine duydukları saygı ve
sevgiden daha fazlasını, Yeşilhisar’da yaşayan yabancılara veya gelen misafire
gösterirler. “Bunlar yabancı, boş ver.” Veya “Bunlar gidici, biz kalıcıyız”
gibi sakat anlayışa Yeşilhisarlının dünyasında yer yoktur. Yunus’un Mevlana’nın
”İnsan Felsefesinden” nasibini en üst düzeyde almış bir halktır.
Bu yüzdendir ki, Yeşilhisar’da çalışmış bir
memur, bir işçi, Yeşilhisar’a yolu düşmüş bir kişi; kesinlikle Oradan çok güzel
dostluklarla ayrılmıştır. Yeşilhisar’dan ayrılalı çok yıllar geçmiş ama
Yeşilhisar ve Yeşilhisarlı hasreti sönmediği için yıllar sonra bile periyodik
ziyaretlerini sürdüren insanlar tanıyorum. Bir Yeşilhisarlının düğününde veya cenazesinde yıllar önce yolları kesiştiği
için dost olmuş insanların “gözaydınına”
veya taziyeye geldiğine sıkça rastlarsınız.Aynı şekilde, Yeşilhisar dışında yaşayan insanımız da,
yaşadığı yerlerde unutulmaz, iyilik ve samimiyeti ile kendini unutturmaz. Onun
içinde bir yerde “Yeşilhisar” sözü edildiğinde, “benim komşum, benim arkadaşım
da Yeşilhisarlı” diyen insanların samimi yaklaşımlarını hissedersiniz.
Yeşilhisar’a özgü ürünler, yemekler, lezzetler
nelerdir? Yeşilhisarlı ne yer ne içer, Yeşilhisar’a yolu düşen birisi ne
yemeden gelmemelidir?
Yeşilhisar biliyorsunuz bir tarım memleketidir.
Bu yüzden ekonomi tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır. 500.000 dekar
ekilen arazinin %60’ ında sulu tarım yapılmaktadır. Sulu bölgelerde başta elma,
üzüm, kayısı gibi meyveler yetişmektedir. Endüstriyel bitkilerden şeker pancarı
ve patates başta gelmektedir. İlçemizde
tarım ürünlerinden yılda; 141.000 ton şeker pancarı , 48.000 ton patates,
30.000 ton elma, 15.000 ton kayısı üretimi yapılmaktadır. Ayrıca
çekirdek, fasulye,üzüm kabak çekirdeği, kıraç bölgelerde nohut vb. ürünler
yetişmektedir. Yeşilhisar’da yetişen ürünlerden
daha çok, ürünlerin niteliği üzerinde durmak gerekir:
Yeşilhisar’da yetişen ürünlerin en önemli
özelliği organik olmasıdır. Halkımız hormondur, GDO’dur bunlarla hiç
ilgilenmez. Hatta pek çoğu, hazır tohum bile kullanmaz. Ana baba usulü kendi
yetiştirdiği üründen, bir yıl sonra ekeceği ürünün tohumunu ayırır, kalanını
yer veya satar. Aslında Yeşilhisar çiftçisinin, başka bölgelerdeki gibi çok para kazanamamasının belki en önemli
sebebi budur. “Para kazanayım da, kime ne olursa olsun” anlayışı gütmez. Her
ürünü kendi çoluk çoğu için yetiştiriyormuş gibi yetiştirir. Takdir edersiniz
ki bu samimi anlayışla yetiştirilen ürün
de; çok sağlıklı ve organik olmakla birlikte, üreticisini zengin etmez.
İşte bu yüzden, Yeşilhisar’ın ürünleri çok
lezzetli, damak tadı bir başkadır. Mesela
Kayısı; Yeşilhisar’ın kaysısı ile, pazardan marketten aldığınız,başka
bir kaysıyı lezzet yönüyle lütfen bir mukayese edin. Meyve Suyu Fabrikaları
özellikle Yeşilhisar kaysısını tercih ederler. İşte temel etken budur. Yeşilhisar’da,
istimlenerek kurutulmuş kaysı bulamazsınız. Çünkü İstimleme işi, kayısının,
parlaklaşması ve bayatlamaması için kükürtlenerek yapılır. Kükürdün ise sağlığa
ne kadar zararlı olduğunu her halde anlatmaya gerek yok, zira kükürdün bir
çeşit zehir olduğunu herkes bilir. Zaten bu yüzden istimlenmiş kaysı ne
bayatlar, nede kurtlanır. Marketin rafında istediğin kadar beklet, asla
kurtlanmaz. Ama gün kursu kayısı öyle
değildir.Saklama şartlarına uymaz isen bozulur. İyi saklanmış, gün kurusu
kayısıyı, korkma çikolata yerine, cips yerine çocuğuna yedir. Okula gönderirken beslenme çantasına,
cebine birkaç tane kaysı koy, organik beslensin. Ama gün kurusu kayısı olsun.
Zihinsel gelişiminden, sindirim sistemine varıncaya kadar oldukça yararlıdır.
Birde benim kayısının kardeşi diye
nitelendirdiğim Sarı Erik var… Yeşilhisar’da eriğin pek çok çeşidi yetişir.
Hepside lezzetli ve faydalıdır. Ama Sarı Eriği diğer eriklerden ayıran farklı
özellikler vardır. Bir defa her iklim ve bölgede rastlanan bir meyve değil.
Yeşilhisar ve oraya yakın bölgelerde oldukça güzel yetişiyor. Yaş olarak yerseniz;
başka bir meyvede bulamayacağınız lezzet, koku ve tada hayran kalacaksınız.
İyice sararıp hafiften de kızarmaya başlayan sarı eriği yemeye
doyamazsınız. Normalde erik cinsi
meyvelerin pek kurusu olmaz, ya da iyi olmaz. Ama sarı eriğin kurusu, kurusundan yapılmış kompostosu mükemmeldir.
Sindirimi rahatlatmak içinde özellikle
kompostosu önerilir. Sarı erik reçeli de çok güzeldir. Ama tatmazsanız anlayamazsınız. Reçel üreten firmalar,
bilmiyorum üzeride çalıştılar mı ve ya tattılar mı? Mutlaka bu lezzet üzerinde
çalışmaları, - bana hak verirlerse
de- seri üretime geçmeleri gerekir.
Yeşilhisar’da
yetişmiş patatesin hele hele kıraç bölgelerde yetişmiş patatesin tadına doyum
olmaz.Yemeğinin, haşlamasının, fırında veya közde pişmişinin tadı bir başkadır.
Koca koca hormonlu, gübreli, GDO’lu patates yerine; -eğer bulabilirseniz- Yeşilhisarın Kavak
Köyünde üretilmiş, küçük ama doğal gübre
ile yetişmiş, hormonsuz kıraç patatesinden bir kumpir yiyin…
Bakalım damak tadınız değişecek mi, değişmeyecek mi? “Bulabilirseniz” dedim, çünkü maliyet
farklılıkları göz önünde bulundurulunca, insanların tercihi ucuzdan yana
oluyor. Onun içinde üretici genellikle kendine yetecek kadar yetiştiriyor.
Türkiye’de elma üretimi
açısından İlçemiz ilk akla gelen yerlerden biridir. Sadece üretimin elmanın
çokluğu yönünden değil, kalite, pazarlama ve lezzet yönü ile de üstün
özelliklere sahiptir. Meyve suyu
olmaz.Yemeğinin,
haşlamasının, fırında veya közde pişmişinin tadı bir başkadır. Koca koca hormonlu, gübreli, GDO’lu patates yerine; -eğer bulabilirseniz- Yeşilhisarın Kavak
Köyünde üretilmiş, küçük ama doğal gübre
ile yetişmiş, hormonsuz kıraç patatesinden bir kumpir yiyin…
Bakalım damak tadınız değişecek mi, değişmeyecek mi? “Bulabilirseniz” dedim, çünkü maliyet
farklılıkları göz önünde bulundurulunca, insanların tercihi ucuzdan yana
oluyor. Onun içinde üretici genellikle kendine yetecek kadar yetiştiriyor.
Türkiye’de elma üretimi açısından İlçemiz ilk
akla gelen yerlerden biridir. Sadece üretimin elmanın çokluğu yönünden değil,
kalite, pazarlama ve lezzet yönü ile de üstün özelliklere sahiptir. Meyve suyu
fabrikalarına satılanların dışında, bölgede bulunan çok sayıda soğuk hava
depolarında saklanan elmalar, yeni hasada kadar peyderpey yurtdışı piyasalar
başta olmak üzere, ihtiyaca göre pazarlanır.
Yeşilhisar açısından kayda değer ürünlerden
biri de Üzüm ve türevleridir. Daha önce bir radyo programında Yeşilhisar’dan
bahsederken üzüm konusunu dile tirmiştim. Dinleme imkanı bulanlar için ikinci
baskı olacağı için kendilerinden özür diliyorum. Son zamanlarda üzüm ekim
alanları oldukça azaldığı için, üretici
ancak kendi ihtiyacını karşılayabilmektedir. Kış için, yaz mevsimi için, sergilik (yani
kurutmalık) ve havutluk (yani pekmez, tarhana, pevlerde, köftür ve sündürme
yapmak için şırası çıkarılacak üzüm) olmak üzere pek çok çeşidi mevcuttur. Üzümde diğer ürünler gibi,
organik yetiştirilir.
Üzüm, mahsulünü ilkbaharda vermeye başlar.
Mayıs ayında; dolmalık üzüm yaprağı
toplanmaya başlanır. Ama her Üzüm Çubuğunun yaprağı toplanmaz.
Yeşilhisarlı ancak Karaburcu üzümünün yaprağını toplar. Karaburcu yaprağı
varken başkasına pek bakılmaz. Bu cins yaprak, çok ince ve parlak olur.
Piyasada bulunan yapraklar, çok kalın ve tüylü olduğu için Yeşilhisarlının
ilgisini hiç çekmez. Onlar için yaprak sarması, Karaburcu yaprağından
yapılmışsa yenilir… Karaburcunun sadece yaprağı değil ,üzümü de çok nadide bir meyvedir. Sulu,
kabuğu ince ve çok lezzetli olduğu için,
dünyanın en güzel lezzetleri arasındadır. Ancak kabuğunun inceliği, nakliyesini zorlaştırdığı için, itina ister
ve dalından koparıldıktan sonra kısa süre içinde tüketilmelidir.
Üzümün yaz mevsiminde toplanması gereken
cinslerine “Sergilik” denir. Sergilik üzümler yaz mevsiminin en sıcak günlerinde toplanarak, özel olarak
hazırlanıp, sertleştirilen toprak yüzey üzerine serilir. Sergiye ( kurutulacak
üzümlerin toplanıp serilmesine) üretici
işçi ile veya sadece kendi ailesiyle gitmez. Yakın akraba ve arkadaşlardan oluşan
kalabalık bir gurupla gidilir. Bir taraftan üzümler toplanıp serilirken, diğer
taraftan “kuzu bakırı” denilen kazan yavrusu bir tencerede kuzu eti
ile bol miktarda “Musakka” pişirilir ve
hep birlikte yenilir. Kalabalıkla birlikte yenilen o yemeğin tadı anlatılmaz,
ancak yiyenler bilir.
Kış mevsimi için yetiştirilen, üzümlerin kabuğu biraz daha kalın olduğu için
geç yetişir. Tabi dayanıklıda olur. Üzüm salkımları, iplere usulüne göre sırasıyla bağlandıktan (Hevenk) sonra, ambarların tavanlarına hazırlanmış askılara
asılır ve kışın soğuk günlerinde tüketilir.
Kışlık üzümler gibi, Havutluk yani şırası
çıkarılacak üzümler de “Bağ Bozumu” mevsimi olan Ekim ayında toplanır. Şırası için toplanan üzümler, “Havut” denilen
kayadan oyularak yapılmış havuzcuklara doldurularak, çizmelerle çiğnenir.
Çıkarılan şıra, kaynatılarak pekmez, tarhana, pevlerde, köftür ve sündürme
yapılır.
Yeşilhisarlının ürettiği pekmez; duru, koyu ve
yeterince tatlı olmalıdır. Siyah renkli değildir. Ayrıca kaşığa alınıp döküldüğünde
damlamadan, sızacak kıvamda olmalıdır. Kışın soğuktan kristalleşir. Yine
üzümlerden elde edilen şıranın bir kısmından, tarhana yapılır. Bu tarhanayı
yoğurtla yapılan tarhana ile karıştırmamak gerekir. Şıra ile yarma (dövme buğday)
beraber kaynatılarak elde edilen bir kışlık yiyecek türüdür. Lezzetli, enerji
değeri yüksek ve besleyicidir. Şıranın lezzet formüllerinden biriside
“Pevlerde” dir. Pevlerde; Şıra ve Ayvanın uyumundaki lezzet mükemmelliğini
ifade eder. Çok bilinen bir yiyecek değildir. Damak tadı açısından başka bir
yiyecek türüne bezemediği için, kendine has bir lezzeti olup, tadı hafiftir. Pekmez gibi ağır bir tatlı
değildir. Yerken bıktırmaz. Çocuklar içinde çok faydalı ve onların da
hoşlanacağı bir damak tadı vardır.
Köftür, şıra ve unun birlikte pişirilerek yapıldığı bir kış
yiyeceğidir. Hatta özelliği gereği kış mevsiminin ikinci yarısında yenmesi daha
uygun olur. Çünkü bu mevsimde, üzeri
şekerlenen (kristalleşen) bu yiyecek, kendine özgü lezzete de kavuşur. Eğer
yapılırken içine ceviz katılmadı ise, yanında cevizle birlikte servis
edilmelidir. Çocuklarımıza ne olduğu belli olmayan yiyecek veya çikolata
yerine; köftür ikram edilmesi, onlara
olan sevi bağlarımızı güçlendirecektir.
Sündürme de, unutulmaya yüz tutmuş
lezzetlerimizden birisidir. Çok koyu kıvamlı pekmeze benzetmek mümkündür. Ama
fazla kaynatılarak yapıldığı için, hafif kavruk bir tadı ve kokusu vardır.
Kalorisi çok yüksek ve tadı çok güzel bir yiyecektir.
Bunlardan başka Yeşilhisar’a özgü lezzetlerden
hangilerini tatmak gerekir?
En pratik ve günün her saatinde ulaşılabilecek
yiyeceklerden biri, “Yeşilhisar Tahinlisi”dir.
Fırınlarda ister kendiniz tahinini alıp, sipariş yoluyla
yaptırabilirsiniz; isterseniz fırıncılardan yapılmış şekilde hazır
alabilirsiniz. Hamurunun hazırlanması, tahinle yoğrulup dinlendirilmesi, odun
ateşinde pişirilme süresi gibi farklı
özellikler arz ettiği için başka bölgelerde yapılanlara benzemez. Yiyenler,farkı
kolaylıkla fark ederler.
Hemen hazırlatılabilecek yemeklerden birisi de
“Yeşilhisar Tavası”dır. Herhangi bir
kasap, manav veya fırıncıda hemen hazırlattırıp, pişme süresinden sonra
afiyetle yiyebileceğiniz bir yemek. Yeşilhisar Tavası Koyun etinin, sebze ve
odun ateşinde gerçek lezzetini sunmasıdır. Baharatı, et-sebze orantısı ve etin
Yeşilhisar kasabından alınması bu lezzetin oluşmasında önemlidir. Yemeğe konan
etin Yeşilhisar Ovasında yayılarak beslenmiş hayvanın eti
olması çok önemli.
Yeşilhisar’ın besleyici, son derece lezzetli, fakat
unutulmaya yüz tutmuş yiyeceklerinden biride, yemeklerden sonra yenilen
Havleter adı verilen, bir tatlı türüdür. Pekmez ve nişasta ile yağda kavrularak
pişirilir. Tane tane dağılması ve istenilen lezzete ulaşması ustalık isteyen
bir beceridir.
Karaburcu
üzümü ve yaprağı, pevlerde, havleter, sarı erik reçeli gibi lezzetlerin
yeterince tanınması halinde seri üretimine geçileceği, gıda üreticileri
tarafından marketlerdeki raflara konulacağı kanaatindeyim. Aslında insanlığı,
bu saklı lezzetlerden mahrum etmeye hiç birimizin hakkı
yok…
Başka
eklemek istediğiniz, bir şey var mı?
İlçemiz
için bir Yeşilhisarlı gibi, duyarlı davranan gazetemiz çalışanlarına ve
yöneticilerine sonsuz teşekkür ediyor, köylüsü ile şehirlisi ile, kardeşlik
ruhunun korunmasına katkıda bulunan herkese saygılarımı sunuyorum. Yayın
hayatınızda sonsuz başarılar diliyorum…
KAYSERİ DENİZ POSTASI GAZETESİNDE YAYINLANDI
RÖPORTAJ LEMAN ÖZDİLEK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder